BLOG
Türkiye'de doğal afetler kader değil bir sonuçtur
Uzun yıllardır meslek odalarında, akademik odalar birliği içinde veya sivil inisiyatiflerde, ülke ve toplum çıkarlarının savunulması adına görev yaparken , kentlerin gelişiminde, toprağın ve arazinin kullanımında, çevre değerlerinin yitirilmesinde, bilime, tekniğe, fenne ve planlama ilkelerine aykırı projeler ile uygulamalarına sürekli karşı çıktık. Ancak bunlara önem verilmediği ve genelde rant ilişkileri egemen olduğu için ülke insanımızın yaşadığı olumsuz sonuçlarda ve kayıplarımızda maalesef hep yukarıdaki cümleyi tekrar ettik.
Daha birkaç gün önce Düzce ve Artvin'de yaşanan sel felaketlerinde insanlarımız maalesef yaşamlarını yitirdi. Ve yetkililer yine ''Yağışlar mevsim normallerini aştı' 'gibi değerlendirmeler yaptılar.
Benzer şekilde 7.4 şiddetinde 1999 depreminde olduğu gibi. 40.000'e yakın insanımızı yitirirken gelen açıklamalar ise ''bir felaketle karşı karşıyayız'' oysa aynı şiddete Japonya'daki tsunami içeren depremde ise can kaybı yoktu. Buradan hareketle kimse dere yataklarına izin verilen inşaat ruhsatlarından, ormanların yok edilmesinden, ağaçların kesilip imara açılmasından, dağları yok edercesine taşocağı ruhsatları verilmesinden, çocukluğumuzda ilkokullarda bile okutulan erozyon kavramından, rant adına kent yağmalamasından bahsetmiyor.
Yine suçlu DOĞA(!) ''suçlu ayağa kalk'' (!) Oysa biz biliyoruz ki bu doğal olaylar yaşadığımız evrenin bir parçası ve onunla oynadıkça, onu yok edip hoyratça bozdukça doğa insanlığa bedel ödetiyor.
Yetkililer, siyasi irade , yerel yönetimler ,buna yol açanlar, suçu doğaya yükleyeceklerine biraz kendilerini sorgulasalar can kayıplarımız daha aza indirgenir.
CHP'DE PROGRAM DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMALARI BAŞLATILDI
CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partinin Yeni Program Çalışması başlatması yönündeki açıklamaları üzerine CHP Grup Başkanvekili Sn. Engin Özkoç'un yaptığı, "Yeni Program kapsamında ALTI OK ilkelerimizi de tartışmaya açacağız", açıklaması, ile son olarak ise Sn Genel Başkan'ın, ABD tipi Başkanlık Sistemini de tartışabiliriz yönündeki değerlendirmesi program değişikliği üzerinde köklü tartışmaları da beraberinde getireceğini düşünüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi; 9 Eylül 1992'de tarihsel misyonu doğrultusunda siyasi yaşamına yeniden başlarken ve 1994 Kurultayı'nda kabul edilen Yeni Hedefler, Yeni Türkiye Programı ile temel amaçlarını ortaya koymuştu.
O programda öngörülen birçok hedef, takip eden 14 yıl içinde ülkemizde ve dünyada meydana gelen değişimler sonucu '1994 Parti Programımızın' yenilenmesini zorunlu hale getirmişti. (Çağdaş Türkiye İçin Değişim Programı-2008) işte bu ihtiyaçtan doğmuştu.
2008 yılından günümüze ise, global ölçekte oluşan ve ülkemizi de doğrudan etkileyen değişimlere ilave olarak , özellikle ülkemizde rejim değişikliği ile Başkanlık Sistemi'ne geçilmesi, Parlamenter Demokrasi Sistemi'nden uzaklaşılması, Kuvvetler Ayrılığı ilkesinin adeta işlevsizleştirilmesi, kamu yönetimi, sosyal hukuk devleti ve adil yargı' alanlarında gerçek demokratik ülkelerin standartlarını ülkemizde de yakalama ihtiyacı, özellikle, AB, ABD ve komşu ülkelerle dış ilişkilerimizde meydana gelen olumsuz gelişmeler, inovasyon, bilgi ve iletişim teknolojilerinde dünya ölçeğinde gerçekleşen atılımlar,CHP'nin tarihsel dayanakları, ilkeleri ve temel ideolojik tercihlerini koruyarak, parti programında, değişiklikler yapılmasını zorunlu kılmıştır.
Ancak programın zorunlu olarak güncellenme ihtiyacı gerekli olmasına karşın bu kapsamda kurtuluştan, kuruluşa ve günümüze değin varlık nedenimiz olan ilke ve değerlerin tartışmaya açılması düşünülemez.
Bu nedenle 2008'de ki Çağdaş Türkiye için Değişim programının 1. Bölümünde olduğu gibi Atatürk ilke ve devrimlerini vazgeçilmez yol gösterici gören, altı ok ilkelerinden taviz vermeden tam bağımsız Türkiye inancıyla laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletini ve parlamenter sistemi savunan , diğer taraftan sosyal demokrasinin evrensel ilkeleriyle bütünleşik olarak bu ilkeleri yaşama geçiren CHP ideolojisinin temel dayanaklarından vaz- geçmeyen, parti içi demokrasi için gerekli olan siyasi partiler ve seçim yasalarında demokratik kuralları oturtan değişiklik önermelerini içeren güncel ve çağcıl bir program ülkemizin ihtiyacını karşılayacaktır.