BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Tıbbiyeli Hikmet'i saygıyla anıyor 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyoruz

Covid-19 sürecinde bizleri sağlıklarımıza kavuşturan, salgınla mücadelede canlarını hiçe sayarak canlar kurtaran tüm sağlık emekçilerimizin 14 Mart Tıp Bayramını kutlarım. İyi ki varsınız... Bu vesileyle 14 Mart 1919 da ulusal direnişin sembolü olan Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşları ile şehit düştükleri için 1921 de mezun veremeyen İstanbul tıp fakültesi öğrencilerini saygıyla anıyoruz

14 Mart Tıp bayramı nedeniyle son birkaç gündür sosyal medyada Tıbbiyeli Hikmet beyin yaşamı ve mücadelesiyle gündeme gelmesini, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının milli mücadelesini, devrimlerini unutturmak isteyenlere karşı belleklerin tazelenmesini büyük bir memnuniyetle takip ettim. Bende bu vesileyle bugün bu topraklarda özgürce, laik, demokratik bir toplum üzerinde yaşamamızı sağlayanları hatırlatmaya katkı koymak istedim. Hikmet bey 1916 da İstanbul'daki "Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane" yani "Askeri Tıbbiye" ye kaydolmuş tam 3 yıl sonra da yani 1919 yılı Mart ayında "Mektebi-i Tıbbiye-i Şahane" İngiliz birlikleri tarafından işgal edilmişti.

İngiliz birlikleri tarafından işgal edilen "Mektebi-i Tıbbiye-i Şahane"yi, kurtarmak isteyen Tıbbiye öğrencileri, o tarihte okulun kuruluş yıldönümü olan 14 Mart'ta topluca kutlama yapmaya karar veriyorlar. Asıl amaçları ise işgal kuvvetlerine karşı direnmek olan Tıbbiyeliler, 3. sınıf öğrencisi olan Hikmet Beyin önderliğinde büyük bir gösteri yapıyorlar. İngiliz işgal kuvvetleri, olaya müdahale etmelerine rağmen, Tıbbiyeliler okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı asıyorlar. Bu olay ile Tıbbiyeliler 14 Mart 1919'da işgale ve emperyalizme karşı orada kurtuluş mücadelesinin ateşini de yakmış oluyorlardı. Bu nedenle "14 Mart" Türkiye'de "Tıp Bayramı" olmasının yanı sıra aynı zamanda; Tıbbiyelilerin işgalci emperyalist güçlere karşı çıkışının da yıldönümü dür. Yakılan bu çoban ateşinden sonra Tıbbiyeliler aralarında görüşerek 4 Eylül 1919 da Sivas'ta toplanacak kongreye katılmak üzere Türk bayrağı asan Tıbbiyeli Hikmet Bey'e görev verirler.

Tıbbiyeli Hikmet beylere ihtiyacımız var

Sivas Kongresinin başlangıcında delegelerin birçoğu, milli mücadele yerine, kurtuluş için ABD veya İngiliz mandası istiyorlardı.

Kongrede ki bu yaklaşımı gören Hikmet Bey yaptığı konuşmada

"Beyler; Delegesi bulunduğum Tıbbiye, beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri de hain ilan ederiz "sözlerini sarf ettikten sonrada Mustafa Kemal Paşa ya da dönerek " Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal Paşa'yı vatan kurtarıcısı olarak değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz." Diyerek sözlerini tamamlıyor.

Mustafa Kemal Paşa da bu gencin onurlu ve kararlı duruşunu çok beğenir ve o meşhur sözlerini söyler; "Evlat içiniz rahat olsun. Biz azınlıkta kalsak da mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm.."

Daha sonra Mustafa Kemal Paşa delegelere dönerek, "Beyler gördünüz mü, muhtaç olunan kudret gençliğin asil kanında zaten mevcut " deyip, Tıbbiyeli Hikmet 'i alnından öper. İşte bugün içinde bulunduğumuz durumdan ancak Tıbbiyeli Hikmet ruhu, onun bağımsızlık inancı ve kararlığı yolu ile çıkabilir Tam bağımsız Türkiye'yi yeniden oluşturabiliriz. Laiklikle, bölünmez bütünlükle, Altı ok ilkeleri ve Laik Cumhuriyetin değerleri ile sorunu olanlarla Abant toplantılarını organize edenlerle ''Benim temel sorum şu islama uygun bir rejime laiklik ilkesi katkıda bulunabilir mi bulunur diyenler varsa bunu izah etmeli'' diyen Cihangir İslamlarla Atatürk'e hakaret eden kefere diyen Bekaroğulları ile ikinci Cumhuriyetçiler ile yetmez ama evetçilerle bu değerler korunamaz. Ancak CHP de Tıbbiyeli Hikmet gibi yürekli kararlı ilkelerinden ödün vermeyenlerle, Atatürk'ün ilkelerini ve onun devrimlerini kutup yıldızı gibi yol gösterici olarak görenlerle Cumhuriyetimiz ve temel değerleri yaşatılabilir.

NOT: Tıbbiyeli Hikmet soyadı kanunundan sonra Boran soyadını almış eski kuşağın çok iyi bildiği ünlü sunucu Orhan Boran'ın babası olup Orhan Boran'da yaşamı boyunca bu değerli mirastan hiç faydalanmamış bununla öne çıkmamıştır.