BLOG
Sözün bittiği yer
Geçen hafta içinde artık olağan hale gelen ve işin çığırından çıktığı Fiat artışlarına bir yenisi daha eklendi hem de temel gıda maddesi et ürünlerine zam geldi. Et ve Süt Kurumu kırmızı etin satış fiyatına yüzde 48 oranında zam yaptı. Her ne kadar iktidar bu fahiş Fiat artışlarını küresel ekonomideki krizlere bağlasa da çeşitli söylemlerle bu can yakan artışlara alıştırılmaya çalışılırken, yaşadıklarımız ise bize bunu normalleştirmiyor. Bu konuda sözde mazeretleri dikkate almayarak durumumuzdan şikâyet etsek te yaşam bize dayattığı için sadece kabullenmiş gibi görünüyoruz. Yoksa biliniz ki her iki kişi yan yana geldiğinde konuşmalarda ilk konu yaşamımızı dar eden pahalılık, yoksulluk ve Fiyat artışları, ama bu arada bir şey oldu ki gerçekten akıl sınırlarımızı zorluyor. Hani derler ya akılımızla oynuyorlar ya da dalga geçiyorlar. Televizyon haberlerinde duyduklarıma inanamadım internette ve yazılı basında doğruluğunu araştırdım. Evet doğruydu. ‘’Normal şartlarda ayda 1 kilo, 2 kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi 2 kilo alıyorsak 2 tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil. 1 kilo biber alacağımıza 3 tane alırız’’ diyen AKP'li milletvekilini duymuştuk ama bu kez verilen demeç bu kadarda olmaz dedirten cinsten. Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman bakanlığına bağlı Et ve süt kurumu Genel Müdürü Osman Uzun ete yüzde 48 zam gerekçesini, “Çok uzun kuyruklar oluşuyordu. Bu nedenle fiyatı artırdık, Et ve Süt Kurumu’nun zamlı fiyat tarifesine geçmesinden sonra kurum önündeki kuyruklar da sona erdi’’ diye ifade etti. Neymiş uzun kuyruklar oluşuyormuş bunu gidermek için yüzde 48 zam yapmış devletin bir kurumu. Trafiği rahatlatmak için akaryakıta zam, kuyrukları bitirmek için ete ve tüm gıda maddelerine zam, Diplomasız işsizlikten kurtulmak için her yere üniversite açmak gibi yönetimde yeni yöntemler ve stratejiler gerçekten hiç düşünmemiştik. Sözün bittiği yerdeyiz TDK ya göre sözün bittiği yer ‘’Gözün gördüğü, ruhun algıladığı ama denecek sözün yetersiz kalacağı acı ya da şaşkınlığı ifade etmektedir. Bu iktidar döneminde gördüklerimiz ve yaşadıklarımızla bir çoğumuz ise artık acı ve şaşkınlık sınırını bile aştık.
27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Başta insanı, toplumsal yaşamı ve özgürlüğü sanat yolu ile bizlere sunan en önemli sanat dallarımızdan biri olan tiyatronun aydınlatan ışığının sönmemesi, perdelerinin sonsuza dek kapanmaması ve alkışların susmaması dileklerimle başta tiyatro emekçilerinin ve tiyatro severlerin 27 Mart tiyatrolar gününü kutlarım.
Tiyatro ile ilgili söylenmiş çok değerli birçok söz var ama Turgut Özakman’ın dilinden en iyi anlatımlardan bir olduğunu düşündüğüm sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum ‘’Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır.’’2022 Dünya tiyatro Ulusal bildirisini bu yıl Sn. Seçkin Selvi kaleme aldı. ‘TİYATRO, İNSANLIĞIN DÜNYAYA AÇILAN GÖZÜDÜR’ başlıklı bildiride özetle ‘’Tiyatronun asıl işlevi anlatmaktır, insanların mutluluğu, refahı, sağlığı ve en önemlisi barışı için deneyimlerini, bildiklerini, gördüklerini kendi çağının kültürüyle yoğurarak sonraki kuşaklara aktarmaktır. Çünkü tiyatro, metni ile edebiyatı, koreografisiyle bale ve dansı, dekoru kostümüyle resim, heykel gibi görsel sanatları, müziği, kısacası tüm sanatları kendisinde bütünleştirerek insanlığa ulaştıran tek sanat dalıdır. Çünkü tiyatro, düşünce özgürlüğünü yok etmek isteyen baskıları, ırkçılığı ister çocuk yaşta evlendirerek ister öldürerek işlenen kadın cinayetlerini, işkenceyi, devlet hazinesinden başlayan soygunların vatandaşların cebine kadar uzandığı düzenleri, doğaya ve doğanın düzenine yapılan saldırıları insanlığın gözleri önüne serme işlevini üstlenir. Çünkü tiyatro insanlığın dünyaya açılan gözüdür. Tiyatronun kapanması demek dünyaya gözümüzü kapatmak demektir; kültürlerin aktarım zincirini kırıp atmak demektir. Her satırına sonuna kadar katıldığım ifadeler yer aldı.