BLOG
Siz hala 'laiklik tehlikede değildir' diyebiliyor musunuz?
Hatırlarsınız 2010 yılında Sn. Kılıçdaroğlu laiklik tehdit altındadır diyemem demişti ve bu sözlerde özellikle Alman parlamentosunun bazı milletvekillerince çok değerli görülmüş, işte değişen CHP demişlerdi. Oysa bu sözlerden dört sene sonra bizim 40 yıldır laiklik karşıtı ve tehdit olarak gördüğümüz, devlete yuvalanan, paralel yapı oluşturan bir cemaat ki o zamanlar bazıları için sivil toplum örgütü bazıları için ise bir zamanlar öve öve bitiremediği sonradan ise tehlikeyi görünce terörist ilan ettiği FETO cemaati başındaki lideri ile devleti ele geçirmek, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak üzere darbe girişiminde bulunacaktı. “Atatürk ve laiklik dersek oy kaybederiz” demek laiklik karşıtlarına büyük cesaret vermektedir. Bu yaklaşımla muhalefet büyük bir yanlış içerisinde idari maslahatçı davranmaktadır. Geçmişte “çarşaf açılımı” yapılarak oy alınamadığı gibi bugün de “Laiklik tehlikede değildir” söylemiyle oy artışı sağlamak mümkün değildir. 29 yıl önce 2 Temmuz 1993'te de Pir Sultan Abdal şenliklerinde, açık oturum düzenleyen, saz çalan, yazar, sanatçı, ozan ve aydınlarımız Madımak otelinde yakılarak öldürüldü. Aslında hedef, laik Cumhuriyettir. Sivas sokaklarında “Laik cumhuriyet yıkılacak elbet- Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak! Kahrolsun cumhuriyet yaşasın Hizbullah- Laiklere ölüm” sloganları atan canileri devlet, zamanında durduramamıştır. İşte laikliğin tehdit altında olduğuna ilişkin tarih böyle acı derslerle doludur.
Geçenlerde İstanbul’da ölen bir tarikat şeyhinin cenazesine katılımlar, izinde giden kalabalıklar, CHP dahil siyasi partilerin tamamına yakınının cenaze için verdikleri mesajlar, maalesef LAİKLİK yolunda ne noktaya geldiğimizi gösterdiği gibi benzer bir cemaat olan FETO cemaatinin yaptıklarından da ders alınmadığını göstermektedir.
Laiklik olmadan özgürlük de demokrasi de cumhuriyet de olmaz
Bakın akıl ve çağ dışı söylemleri ile bilinen Laik Cumhuriyet, Atatürk ve kadın düşmanı cemaatçi Mahmut Ustaosmanoğlu’nun “Hikmetli Sözler” adlı kitabında kadınlar hakkında yazdıkları gelinen noktayı ortaya koyması açısından önemli olduğu kadar onu önemseyenlerin de ne konumda olduğunu ortaya koyuyor.” Ben kadınların dükkân açmasını asla helal görmüyorum. Kadından memur olmaz, kadınlar mektebe gitmez. Duymadık demeyin. Kız çocuğunun orta mektepte, lisede işi yoktur. Benî İsrail’in ilk yıkılışı kadınlar yüzünden oldu. Kadın sokakta gezecek bir şey değildir, erkeğe gözükecek bir şey değildir. Kadın en dayanılmaz şeydir, onu görmeyeceksin. Zaruret olmadan kadınlar alışverişe çıkıyorlar, direksiz kubbeleri yıkacak bunlar. Hemşirelik, subaylık karı işi değildir. Kızını doktor yapmak Allah’a harp açmaktır. Bu karıları kendi başına bırakırsan uçurumdan aşağıya her gün uçarlar. Bir baldız eniştesine gözükmemelidir. Beraber bir sofrada yemek yememelidir. Yalnız olarak bir yolda yürümemelidir. Ey kadınlar; altınlarınızı öttürmeyin, erkeklerin nefsi uyanır. Kadınların vazifesi; ev işleri yapmak, efendisine itaat etmek ve millete, memlekete hayırlı evlat, asker yetiştirmek. Budur kadının vazifesi, başka yok.” Sadece bu düşüncesi ile bile bu kişinin devletin üst kademelerinden önder, alim olarak görülmesi şaşırtıcı olmanın da ötesindedir.
Oysa eşsiz önderimiz Atatürk’ün “Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” derken 30 Ağustos 1925 tarihindeki sözlerini de anımsamak gerekir: “Bugün ilmin, fennin, tüm kapsamıyla uygarlığın saçtığı ışık önünde filan ya da falan şeyhin yol göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye uygar topluluğunda varlığını kesinlikle kabul etmiyorum.” Diyordu büyük önder.
Siyaset kurumunun, cemaatlere, tarikatlara ve şeyhlere oy uğruna prim vermeleri, kuruluş değerlerimize ve laikliğe aykırı olduğu gibi ülkemizin çıkarlarına da aykırıdır.
“Laiklik tehlikede değildir” söyleminden, bugün geldiğimiz konum ortadadır. CHP ve altılı masanın laiklikle ilgili yaratılan deformasyon ise gündeminde bile değildir. 6 Siyasi Parti Liderinin 29 Mayıs toplantısı sonucu yayınlanan “Temel Hedefler ve İlkeler Açıklaması’nda, “Laiklik ilkesi” temel vurgulardan biri olmak yerine geçiştirilmiştir
Laikliği temelden savunmayanlar Cumhuriyetçi de Atatürkçü de olamazlar. Olsa olsa Samuel Huntington’ların, Abromowitz’lerin, Graham Fuller’lerin yani ABD‘nin çizdiği rotaya oturan olurlar, yetmez ama evetçi olurlar, ikinci Cumhuriyetçi olurlar