BLOG
Rejim değişikliği sonrası TBMM'de ilk bütçe görüşmeleri (1)
Değerli okurlarım; Bütçe en genel tanımıyla; üretilen mal veya hizmetler için gerekli finansman ile ilgili önemli bir araçtır diye ifade edilebilinir. Sağlıklı bir bütçenin oluşması için en temel yaklaşım ise bütçenin ciddi şekilde hazırlanmış bir stratejik plana ,dikkatli ve gerçekçi değerlendirilmiş bir gelecek öngörüsüne ve katılımcılık esasına dayalı olmasıdır. Bu ise genelde herhangi bir üretim veya hizmet sektöründe uygulandığı kadar en basit bir aile bütçesi için de geçerli olan bir olgudur. Bugün gündemde olduğu üzere biz de bu kavramlarla birlikte bir devlet bütçesinin oluşma, uygulama ve diğer işlevlerinden söz edeceğiz. Bilindiği üzere TBMM Genel Kurulu, 9 Aralık 2019'da başlattığı ve 12 gün sürecek bir çalışma ile 2020 bütçe görüşmelerini 20 Aralık'ta sonlandıracaktır. Bütçe çalışması içeriği itibarıyla 2020 bütçesini ihtiva etmesinin yanı sıra, bir rejim değişikliği olarak gördüğüm, ama iktidar yanlılarınca da 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' olarak ifade edilen ama tam da ne olduğu belli olmayan daha kuralları konmamış uygulama sorunları büyük olan bu sistemin yani başkanlık sisteminin ilk bütçesi olması özelliği ile de kendisini önemli kılıyor. Tekrar başa dönerek değerlendirirsek bir devlet bütçesinin ayrıca bir siyasal işlevi de bulunmaktadır. Bu siyasal işlev diğer parametreler dışında katılımcılık esası ile, denetim fonksiyonunun yanı sıra devletin halkına karşı vereceği hizmetleri nasıl, hangi koşullarda, hangi önceliklerde, hangi kaynaklarla, vereceğini ve bu kaynakları nasıl oluşturacağını belirlemesi ve uygulaması nedeniyledir.
Zira iktidar, yürütme organı olarak hükümetler yoluyla (her ne kadar bizde bu sistemde hükümet ve başbakanlık yoksa da ) halkın taleplerini veya iktidarın halka verdiği söz ve taahhütlerini bütçe aracılığıyla, bürok-ratlara uygulatarak gerçekleştirmektedir. Kısacası bütçenin sorumluluğu iktidar sahibi hükümette olup onaylayan ise halkın temsilcisi yüce Meclis, uygulayan bürokrat , denetleyen ise kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yargıdır. Bizde ise bugün bu kavram ve kuralların tam tersi bir uygulama ile karşı karşıya kaldık.
PARLAMENTER SİSTEM VE KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNİN KALDIRILDIĞINI GÖRÜYORUZ
Gördük ki ilk kez bir bü-rokrat ,Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 2020 bütçesinin sunuş konuşmasını yaptı. Fuat Oktay kimdir? bir siyasi sorumluluğu varmıdır ? Bir atanmış bürokrattır. Peki.. bu sistemde bütçe kimin sorumluluğundadır? Kimin Meclis'e karşı sorumluluğu vardır? Cumhurbaşkanı niçin Meclis'te bütçe sunumu yapmamıştır? Tüm bu sorular parlamenter sistemde yanıtını bulduğumuz ama bu sistemde hiçbir şekilde yerine oturtamadığımız sorular olarak kalacaktır. Kaldı ki bütçenin siyasi işlevi sadece demokratik toplumlarda görülür. Çünkü parlamenter sistemde özellikle de lider sultası ile seçilmemiş milletin temsilcileri vasıtasıyla halk kendisi ile ilgili olan bütçeye katılımını tam gerçekleştirebilir. Güçler ayrılığı düşüncesinde Gücün hukukla sınırlandırılmadığı yerde temel hak ve özgürlükler tehlikededir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin başta gelen düşünürlerinden Montesquieu ise ''Yasama yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanması özgürlüğün sonu olur'' diyor.
İşte tam da bu noktada bütçe içeriğinden çok sistemle ilgili olarak CHP genel başkanının bütçe eleştirilerindeki vurgusu oldukça çarpıcıydı Konuşmasında ''Gazi Meclis Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bile başkomutanlık yetkisini üç ay süreyle vermiştir''. Gazi Mustafa Kemal Atatürk gelip bu Meclis kürsüsünden savaşı kazandıktan sonra bir konuşma yapar, 4 Ekim 1922'de. ''Arkadaşlar, kalbimde derin bir hasret doğuran ayrılık sonra, tekrar size kavuştuğumdan dolayı pek mesudum.
Cenab-ı Hakk'a hamdeylerim ki ordularımızın silahlarına emanet ettiğimiz aziz ve mübarek maksat, arzu ettiğimiz veçhile emniyet ve itimadımızın mahalline masruf olduğunu mesut ve neticeye ulaştı. En karanlık en bedbaht günlerimizde Meclisimizin sarp ve yalçın bir kaya gibi azim ve imanı bu parlak gelişmeye erişmek için lazım gelen imkanı daima saklı tuttu. Millettin yazgısını doğrudan doğruya üstlenerek ümitsizlik yerine ümit perişanlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin civanmert ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğundan dolayı memnuniyet içindeyim.'' Parlamentoya dönüp ''Büyük bir sadakatle bana yetkiyi verdiniz, sizin emirlerinizi ben yerine getirdim.'' diyor. Meclisini nasıl yüceltiyor.
Şimdi aradan o kadar süre geçti, bu Gazi Meclis'e gelip bütçeyi sunacak bir seçilmiş kişi yok. Hani demokrasi vardı? Nerede bu demokrasi? Nerede bu milletin iradesine saygı?
Bütün çağdaş demokrasilerde yetki millet adına birbirini denetleyen üç organa yasama yürütme ve yargıya verilmiştir bir kişide toplanması otoriteyi getirir. Son düzenlemelere kadar TBMM'ye gelip bütçeyi sunan kişi bir seçilmiş kişiydi şimdi ise millet iradesinin arkasında olmadığı bir devlet memuru seçilmiş kişi değil