BLOG
Mülteci sorunu ve göç olgusunun ekonomiye olumsuz etkisi büyüktür
Değerli dostlarım sevgili okurlar, acımız nedeniyle maalesef sizlerden bir süre ayrı kalmak zorunda kaldım. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Uzun süredir kamuoyundan ve haberlerden uzak kaldım ama bir gün önce göçmen ve mülteciler üzerinden yapılan tartışmaları izleyince ve bir siyasi Parti genel başkanı ve milletvekilinin protestosu nedeniyle bu nedenle ilgili bir kente alınmaması da demokrasi adına gerçekten vahim bir durumdur. Diğer taraftan yine birkaç gün önce bir hastanede bir kamu görevlisinin verdiği bilgiye göre doğum yapanların yüzde 65 inin Suriyeliler olduğunu söylemesi üzerine gerçekten bunun üzerine ciddi olarak irdelenmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bu nedenle bugün ve haftaya göç üzerine yazacağız. Bu iktidarın yirmi yılının en azından son on yılında demokrasi, özgürlükler, ekonomi, sağlık, eğitim, iç ve dış güvenlik, uluslararası ilişkiler gibi birçok konuda ülkemizde yarattığı deformasyon say say bitmez. Hele son yıllardaki ekonomi politik dolayısıyla, pahalılık işsizlik, yoksulluk, enflasyon tarif edilemez boyuta ulaşmıştır. Bunlara etki eden unsurlar ise hiç tartışmasız Demokrasi, özgürlük, hukuk ve adalet ile ahlak ögeleri olduğu kadar göç olgusu da önemli bir etkendir. Burada Oğlum Batuhan’ın beş ay öncesi okul bitirme sınavı için hazırladığı bir tez çalışmasında bilimsel ve sosyolojik olarak incelediği göç olgusunu refere ederek paylaşmak istiyorum.
KENT’TE İNSAN ONURUNA UYGUN YAŞAMA HAKKI BİR İNSAN HAKKIDIR
İnsan yerleşimlerinin oluşturulmasının temel amacı, insan onuruna uygun yaşamak, ekonomik, sosyal ve kültürel etkinliklerde bulunmaktır. Avrupa Kentsel Şartı, Avrupa Konseyi Avrupa Yerel Yönetimler Konferansı'nda Mart 1992'de kabul edilmiştir. Bu şart şiddetten, her tür kirlilikten, bozuk ve çarpık kent çevrelerinden arınma hakkı; yaşadığı kent çevresini demokratik koşullarda kontrol edebilme hakkı; insanca konut edinme, sağlık, kültür hizmetlerinden yararlanma, dolaşım özgürlüğü gibi temel kentli haklarının olduğu inancını esas kabul eder. (Kaynak: Zerrin Yener ve Kumru Arapkirlioğlu, Avrupa Kentsel Şartı, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara 1996). Kent halkı, Avrupa kentli hakları deklarasyonunda belirlenmiş hakların tümüne kavuşturulmalıdır. Bu haklar, kentte insan onuruna uygun yaşamanın vazgeçilmez koşullarıdır. Bu hak bir insan hakkıdır. Ancak yukarıda belirtilen yaşamsal kriterler ile insan onuruna uygun yaşama hakkı, özellikle göç olgusu ile bozulmaktadır. Göç kentleri insanlar için yaşanabilir olmaktan çıkaran parametrelerden biri olduğu gibi daha da önemlisi göç edenler üzerinde uzun yıllar sorunlar biriktiren, onların yaşamını zorlaştıran sosyolojik bir olaydır. Diğer taraftan Serdar Sağlam’a göre göç insanlık tarihinin bütün dönemleri boyunca var olan bir olgudur. Göç kavramı ile öncelikle belli bir nüfusun bir bölgeden başka bir yere olan hareketi akla gelmekle birlikte, göç coğrafi bir yer değiştirmeden çok daha kapsamlı ve köklü bir muhtevaya sahiptir. Sonuçlan itibariyle sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik birçok öğeyi içinde barındırır. (Türkiye’de iç göç olgusu ve Kentleşme- Serdar Sağlam) Diğer taraftan konu birçok boyutu ile ele alınabilecek türde örneğin kentsel planlamadan, tarım ve sanayileşme politikalarına, insan yerleşimlerinde toplumsal ve bireysel sorunlara ve çözüm arayışlarına kadar birçok çeşitlilik içermektedir.
BURSA’DA GÖÇ OLGUSU
Bursa’nın en önemli sorunlarından birisi yoğun göç almasıdır. Göçü durduracak ve göçle gelen nüfusun barınma, dinlenme, çalışma vb. mekanları yaratacak kentsel politikalar maalesef zamanında ve etkin olarak üretilmemiştir. İlk olarak1968 yılında Bursa da Otomotiv sanayinin kurulması ile birlikte hızlı bir sanayileşme ve nüfus artısının etkisi altında gerçekleşen kentleşme, düzensiz bir şekilde gelişim göstermiştir. Bu durum yani hızlı sanayileşme ile bazı alanlarda plansız ve çarpık sanayileşme Bursa ‟da kaçak yapılaşmayı tetikleyen en önemli unsur olmuştur. Türkiye ‟de hızlı nüfus artışı ve göç sonucu büyük kentlerin çoğunluğunda görülen, yasal mevzuata aykırı (kaçak) yapılaşma kentlerde fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan olumsuz etkilerini büyük ölçüde göstermektedir. Bu kentlerden biri olan ve sanayileşmeyle birlikte hızla göç alan Bursa bugün %60‟ı plansız olarak gelişmiş yapılaşma alanlarına sahiptir. Kentimizde kaçak yapı sorunu kaçak mahalleler sorununa dönüşmüştür. Hatta yer yer bazı illerin adıyla anılan mahalleler olduğu gibi bu dağ ilçelerinden göç edenlerin yerleştiği birkaç büyük mahalle oluşmuştur. Söz konusu alanlarda teknik alt yapı, eğitim, spor, sağlık, kültür ve yeşil alan gibi donatı alanlarının yetersiz olması, ulaşım sisteminin düzensiz ve plansız, bina ve nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu sağlıksız bir yapılaşma dokusu göze çarpmaktadır.