BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Emperyalizm ve yine insanlığı yok ediyor

ABD’nin uzun süredir kışkırtması Rusya Federasyonu’nu sarma planları ve NATO’nun genişleme arzuları sonrası beklenen oldu ve Rusya ile Ukrayna arasında geçen hafta içinde savaş başladı

Sovyetler Birliğinin Glasnost ve Perestroyka ile dağılmasından sonra güç dengeleri değişmiş, başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist devletler buralarda çeşitli renkli devrimler organize etmişler, buradaki eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliğine bağlı devletlerin de birçoğu emperyalizmin güdümüne girmişler, ülkelerine üsler kurdurmuşlardır. Tüm bu gelişmeleri tehdit olarak algılayan yine emperyal bir güç olan Rusya Federasyonu da kendine tehdit oluşturan bu duruma karşı Kırım başta olmak üzere stratejik bazı alanları işgale başlamıştır. İşte Ukrayna işgali de bu girişimlerin sonucudur. Savaş ve böyle gerekçeler ile bir ülkenin işgali ise hiçbir şekilde kabul edilemez. Ancak ABD emperyalizmi ile NATO’nun da bu konuda hiçbir masumiyeti yoktur. Tam tersine batı emperyalizminin de bir genişleme ve kendine yeni alanlar yaratma stratejisi vardır. Bakın iki taraftan da bakarak bu aç gözlü emperyalistler Ukrayna savaşında nelere göz dikmişlerdir Jale Kerimol Johnson'dan alıntıyla aktaralım

Ukrayna; Kanıtlanmış kurtarılabilir uranyum ores rezervlerinde Avrupa'da 1.Titanyum maden rezervleri bakımından Avrupa'da 2., Dünyada 10. sırada, Dünyanın 2. en büyük demir cevheri rezervleri Ukrayna da (30 milyar ton), Kömür rezervlerinde dünyada 7.sırada (33,9 milyar ton), Ukrayna önemli bir tarım ülkesi, ekilebilir arazi alanı açısından Avrupa'da 1., Ayçiçeği ve Ayçiçek yağı ihracatında dünyada 1. sırada, Amonyak üretiminde Avrupa'da 1., Dünyanın 10. büyük çelik üreticisi (32,4 milyon ton). Bu aç gözlülerin iştahını kabartan ağızlarından salyalar akıtıp kan dökmelerine neden olan işte bu zenginlikler. Milyonlarca insanın canına ve malına mal olan bu emperyalist paylaşım savaşlarında ve egemenlerin güç yarışında olan mazlum ülkelerin sınırları içinde yaşayan insanlara oluyor. Yani filler tepişirken olan çimenlere oluyor.

"YURTTA SULH, CİHANDA SULH"

Yukarıda bahse konu savaşlara ilişkin Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk yüz yıl önce ne demiş bakalım. Mart 1923’te Atatürk, Adana çiftçileriyle yaptığı bir konuşmada, savaş hakkında şunları söyledi. Nutukta yazıldığı haliyle ‘‘Behemehâl şu ve bu sebepler için milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zaruri ve hayati olmalıdır. Hakiki kanaatim şudur: Milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. Öldüreceğiz.’ diyenlere karşı, ‘Ölmeyeceğiz.’ diye harbe girebiliriz. Lâkin, hayat-ı millet tehlikeye maruz kalmayınca harp bir cinayettir’’ Buradan hareketle biz de diyoruz ki Emperyalistlerin oyununa gelmeyin silahlanmaya son verin ve savaşa hayır

MONTRÖ ANLAŞMASI'NIN ÖNEMİ ŞİMDİ ANLAŞILDI MI?

Hatırlarsınız yakın bir tarihte TBMM Başkanı Şentop, ''Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi'nden kararname ile çekildiği gibi Montrö'den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir'' ifadelerini kullanmıştı bugün ise sorulan bir soruya "Montrö Anlaşması önemli, Ukrayna elçisinin de bir talebi olmuştu. Ama anlaşmadaki hükümler çok açık ve çok net. Türkiye anlaşma hükümlerini net bir şekilde takip ediyor" dediğini öğreniyoruz. Bugün bu savaşta gösterdi ki Montrö çok önemli, herkes Montrö’nün öneminden bahsediyor, sahip çıkılmasını istiyor ama Sevr’i gösterip Lozan’ı bize dayattılar diyenler ile Montrö’yü örnekleyerek bir imza ile çekiliriz diyenler de bugün öneminden bahsediyorlar Oysa Mustafa Kemal Atatürk 86 yıl önce Montrö’yü değerlendirmesinde "Boğazlar ve Boğaz suları Türk'ün tam hakimiyet ve istiklâlinin ifadesidir diyordu. Montrö boğazlarda Türk kilididir. Savaş zamanlarında savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi yasaktır (Montrö Madde 19) Bu sözleşme emperyalist emellere karşı Karadenizi onlara kapatma hakkını bize vermiştir.