BLOG
Corona virüsünden sonra dünya yeni bir krizle karşı karşıya kaldı
Dünyayı saran COVİD-19 /Corona virüsü tehdidi her yerde gündem oluştururken Türk Silahlı Kuvvetlerimize İdlib'de yapılan saldırı bir anda bizleri derinden yaralayıp, üzüntüye boğarken hepimizi yepyeni gündemlere , risklere ve endişelere yöneltti. Öncelikle İdlib'de yaşamını yitiren yiğit kahraman askerlerimize rahmet, ailelerine ve ülkemize de başsağlığı diliyorum.
Ben burada hepimizin 27 Şubat'tan beri askeri, siyasi , Uluslararası ilişkiler boyutu ile dikkatle izlediği ve bildiği şeyleri tekrar etmeyeceğim. Ancak sürekli vurguladığım ve yine ciddi şekilde dikkatimi çeken Avrupalı ve batılı yetkililerin bu konudaki tavrını bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii ki biz bu noktaya neden geldik?
Biz bu riskleri neden üzerimizde taşıyoruz? Hangi stratejik ve politik yanlışları yaptık? Süreci daha iyi nasıl yönetebilirdik? Dış ilişkilerimizde hani var ya ('') stratejik derinlik ve komşularımızla sıfır sorun konusunun geldiği noktayı ve sorgulamaları, onlarca soruyu bugün için bir tarafa bırakarak, birlik ve beraberlik içinde olarak konumuza dönelim. Bakın o yaşanan saldırıdan bir zaman sonra Avrupalı yetkililerden her zamanki gibi cılız sesler çıktı
İDLİB SALDIRISINDA BATI YİNEİKİYÜZLÜLÜĞÜNÜ GÖSTERDİ
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ''Bölgede artan tansiyonun endişe verici olduğunu söyledi'' Ayrıca taraflara acil bir şekilde ateşkes çağrısı yaptı. Bu sözler bizler için gerçekten çok önemli. Çözüm içeriyor(!) . Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, ise ''AB'nin Suriye'de büyük bir uluslararası askeri çatışma riski nedeniyle endişeli olduğunu söyledi.'' Beyefendi endişeliymiş biz bunu da bilmiyorduk. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e ne demeli ? O da ''Saldırıyı şiddetle kınadıklarını'' açıkladı.
Yüzbinlerce kişinin yaşamını yitirdiği milyonlarca kişinin evinden yurdundan kaçıp göç ettiği 8.yılını dolduran ve emperyalist anlayışları ile Arap baharı olarak başlattıkları ve taraf oldukları ile o iç savaşın sanki kendileri sorumluları değilmiş gibi hala seyir ediyorlar. Peki ABD'ye ne demeli, o da Rusya ile Türkiye bir karşı karşıya gelse de bize yaklaştıklarında biz de istediklerimizi alsak ajandaları ile bize sadece göz kırpıyorlar. Savaştan kaçan ülkemizin kabul ettiği 4 milyona yakın mülteci ile nerede ise bir o kadar da kapıda bekleyen insan acaba bu ülkelerden birinin başına gelseydi bugün bu sığ ve olayı geçiştiren basit demeçler vermek yerine bu yetkililer ne yaparlardı diye merak etmekten kendimi alıkoyamıyorum. Ya da kendi sınırlarına terör örgütü eliyle bombalar atan 40 yıldır ülke insanını terör faaliyetleri ile vahşice katleden insanlık suçu işleyen teröristlere bugünkü gibi kucak açarlar mıydı? Yanıt basittir. Hiç olurmu ? 11 Eylül saldırıları sonrası olduğu gibi onu bahane edip her yeri ateşe, savaşa ve kana boyarlardı. Şimdiki söylemleri insan hakları hatırlatmalarını unutuverirlerdi. İşte tam da burada iki yüzlülükleri ortaya çıkıyor.
SURİYELİ MÜLTECİLER ŞİMDİ DE YENİ BİR DRAMLA KARŞI KARŞIYA
Sınırlarımızı korumak Suriye'de yaşanan iç savaşın getirdiği göç dalgasını durdurmak üzere bulunduğumuz İdlib'de askerlerimize yapılan saldırı sonrası bu konuda elini taşın altına koymayan Avrupa'ya karşı sınırlarımızı açarak göçmen kontrolünü dün itibarıyla bıraktığımız açıklandı Çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen kişilerin sayısı rekor düzeylere ulaşırken; Türkiye şu anda dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye, 3,6 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli ile Birleşmiş Milletler mülteciler yüksek Komiserliği UNHCR'nin kriterlerine göre de Suriyeli mültecinin yanı sıra 365.000'den fazla yabancı uyruklu insana da ev sahipliği yapmaktadır.
Yunanistan sınırına gelen binlerce Suriyeliye karşı orantısız şiddet uygulayan Yunanistan başbakanı Miçotakis, bakın ne diyor. '''Yaşanan olaylardan Yunanistan'ın sorumluluğu bulunmadığını ve ülkesinin başkalarının kararlarının sonuçlarına katlanmak zorunda değil.''
Peki buna karşın biz de şu soruyu sormak durumunda değilmiyiz? 4 milyona yakın mülteciyi ülkemizde misafir ederken Türkiye'nin mi Suriye'de yaşanan olaylardan sorumluluğu vardı da biz buna mecburduk. Tabi ki değil bize insan hakları dersi vermeye kalkanların hiçbiri bu kadar büyük bir sorunu taşıyıp bu kadar yoğun bir mülteci grubunu ülkesinde misafir etmezdi.