BLOG
Adı Şehir Hastanesi kendi şehir dışında
Şehir merkezine yaklaşık 20 km dışında yapılan "Bursa Şehir Hastanesi" bir yandan önceden planlanmayan büyük bir ulaşım sorunu diğer yandan ise çok yüksek maliyeti nedeniyle sağlık hizmetlerinde aksamaya yol açmakta, öncelikle hasta ve hasta yakınları mağdur olmaktadır. Düşünün ki bir kent içinde konuşlanmış yaklaşık 700 yatak kapasiteli 4 hastane bir gece içinde kapatılıp yeni yapılmış hastaneye devrediliyor. Son tahlilde şehir merkezine en hafif trafik yoğunluğunda bile en hızlı hususi araçla yarım saatte ulaşılabilen acil durumlarda büyük risk taşıma olanağı yüksek diğer taraftan ise buradan dar gelirli halkımızın hizmet aldığını düşünürsek acil 112 servis dışında bir hastayı transfer etmek için özel şirket ambulanslarına ödemek zorunda olduğu 300 ila 400 TL arasındaki maliyeti koyarsanız hasta ve hasta yakınlarının mağduriyetini gözler önüne sermiş oluruz. Bu konu ile ilgili olarak bilgisine başvurduğum hem meslek adamı kimliği, hem de uzun yıllar meslek odasında kamusal çıkarların korunması yönünde mücadele etmiş ülkemizdeki sağlık sorunlarına çözümler üretmiş emek vermiş değerli dostum Prof Dr. Kayıhan Pala ile yaptığımız söyleşideki çıkarımlarıma göre öncelikle ifade etmeliyim ki; eğitim, sağlık güvenlik ve ulaşım hakkı gibi konular ticarileştirilmemeli. Halk veya konu ile ilgili olduğu üzere hastalar müşteri gibi görülmemelidir. Bu konular bir kamusal görev olup vatandaşına bu alandaki hizmetler en kaliteli en hızlı ve güvenlikli bir biçimde ve bedelsiz sunulmalıdır.
Özelleştirme, serbestleştirme politikaları sağlık hizmetlerine şehir hastaneleri olarak yansımıştır. Sağlık ocağı, semt polikliniği, devlet hastanesi, üniversite hastanesi gibi mahalle ölçeğinden kente-bölgeye hizmet ölçeğine göre kademelendirilmiş ve kente yaygınlaştırılmış sağlık hizmetlerinden, kamu hizmeti anlayışından vazgeçilmiştir. Hasta garantili taahhütler ile desteklenen şehir hastanelerine müşteri bulma amacıyla kente yayılmış tüm hastaneler, sağlık birimleri kapatılmaktadır. Çoğu kent dışında yer alan şehir hastaneleriyle sağlık hizmetinin tek noktada toplanması, sağlık hizmetine erişim konusunda toplumun tüm kesimleri arasında eşitsizlik yaratacaktır. Maalesef bu iktidar sivil toplum örgütlerine uzmanlık alanından kamusal çıkarları önde tutan meslek odalarının bu konulardaki görüşlerine itibar etmezken diğer taraftan katılımcılık ve şeffaflık ilkesine de aykırı davranmaktadır.
TMMOB YEREL YÖNETİMLER RAPORU ÇARPICI
Sağlığın tamamen piyasalaştırılması anlamına gelen sözde kamu-özel ortaklığıyla kurulacak olan şehir hastanelerine yüzde 70 doluluk oranı konusunda devlet garantisi verilmiştir. Ayrıca bu garanti dışında genellikle kentlerin yerleşme alanları dışında bulunan ekolojik rezerv alanlarındaki hazine arazilerini ihale yoluyla hastaneleri yapacak inşaat şirketlerine verilmesinin yanı sıra, bu şirketlerin görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem, güvenlik gibi tüm hizmetleri de vereceği ve bu hizmetler karşılığında şirketlere 'hizmet bedeli' adı altında ayrıca ödeme yapılacağı, hastanelerin çevresine kurdukları ticari alanları işletebileceği ve bu gelirler KDV, damga vergisi ve harçlardan muaf olacağı düşünüldüğünde Şehir Hastaneleri'nin kamuya ekonomik maliyetinin kentsel mega projelerde görüldüğü gibi büyük bir bütçe açığına neden olacağı ve bu maliyetlerin hizmet götürülmesi gereken halka yükleneceği açık olarak ortadadır.
TÜRKİYE'DEKİ MUTLULUK ENDEKSİ GERİLEDİ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Türkiye yeni bir şahlanış döneminin başında. İnşallah yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte de gördük ki; son bir yıl içerisinde normal şartlarda yıllar sürebilecek bir olayı çok hızlı bir şekilde geride bıraktık. Çok umutla, ümitle ve güvenle bütün bir millet olarak önümüze bakıyoruz. Tüm milletimizin bayramını tekrar tebrik ediyorum." ifadelerini kullandı. Oysaki Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı tarafından yayınlanan Dünya Mutluluk Raporu'na göre Türkiye mutluluk sıralamasında 156 ülke içinde 74.sırada yer alıyor. Türkiye geçen yıl aynı listede 69. sıradaydı.
Gallup tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye'de çalışanların yüzde 85'i mutsuz, dünya geneli için bu oran yüzde 87. Mutsuzluğun Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 60 milyar TL. "Küresel Memnuniyet Araştırması 2019'a göre ise Türkiye "Mutluluk Endeksi"nde 143 ülke arasından 50 puanla 139. oldu.
Mutsuzluk sadece işyerleriyle sınırlı değil. Gallup'un "Küresel Memnuniyet Araştırması 2019'a göre, Türkiye "Mutluluk Endeksi" listesinde 143 ülke arasından 50 puanla sondan dördüncü sırada yer aldı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2019 yılında yayınladığı raporda ise mutlu insanların oranı bir önceki yıla göre yüzde 6 düşerek %53'e geriledi. Mutsuzluğun Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti ise 60 milyar TL'yi geçmiş durumda.