BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

ABD yine dünyayı ateşin içine atıyor

ABD emperyalist ve saldırgan anlayışı ile geçtiğimiz günlerde İran silahlı kuvvetlerinin önemli bir askeri komutanına suikast düzenleyerek yine fitili ateşledi. Öncelikle aşağıdaki yorumlarımdan İran'ı ve Devrim Muhafızlarını veya Kasım Süleyman'nin yaptıklarını savunduğum anlamının çıkmasını arzu etmem. Ancak başka pencereden bakıldığında da ABD'nin yaptığı suikastın da kabul edilir yanı yoktur. Hele ABD Başkanı Trump'un tweetleri ve değerlendirmeleri ise üslup ve diplomatik dilden yoksun içerikli olup tam da bir çılgınlık edası içinde yangına körükle giden cinsten.

Efendim, gerekçe; Kasım Süleymani, ABD liler için tehdit oluşturuyormuş, onun için ortadan kaldırılması gerekiyormuş. Bu konu birdenbire bana Saddam Hüseyin'le ilgili Irak'ta nükleer silah üretiyorlar onun için Irak'a girdik Saddam'ı devirmek zorunda kaldık yalanını hatırlatıyor. Yalan diyorum zira İngiltere eski Başbakanı Blair halkından bu konuda özür dilemişti. ''İstihbarat değerlendirmelerinin yanlış olduğunu, müdahale sonrasında ortamın düşünülenden hasmane, uzun ve kanlı olduğunu Başbakanlığı süresinde aldığı en acı ve en zor karar olduğunu ve bütün sorumluluğu mazeret olmaksızın kabul ettiğini yaklaşık 2 saatlik bir basın toplantısı ile tüm dünyaya duyurmuştu. Nükleer silah gerekçesinin safsata ve bir gerekçe oluşturmaktan ibaret olduğunu biliyorduk ama böylelikle bir emperyal güçten İngiltere'den kendi ağızlarından işgal gerekçesinin boş bir gerekçe olduğunu öğrenmiştik.

IRAK PARLAMENTOSU ABD'NİN ÇEKİLMESİ KARARINI ALDI

Şimdi gelelim o kanlı savaştan geriye ne kaldı yıkılmış, parçalanmış bir ülke, savaşta yok olmuş bir insanlık, ama ABD'nin paha biçilmez askeri üsleri yani bir başka ülkenin topraklarına oturmuş ABD silahlı kuvvetleri. Şimdi ise Irak parlamentosu ABD askerlerinin Irak'ı terk etmesini istiyor. ABD Başkanı Donald Trump, ise bir taraftan İran'ı kontrolsüz bir dil ile tehdit etmeye devam ederken Amerikan askerlerinin Irak'tan çıkarılmasıyla ilgili, "Uygun görmeyeceğimiz bir şey yaparlarsa, düşmanlık olursa, Irak'a çok büyük yaptırım uygularız. "Orada çok pahalı bir üssümüz var, inşası benden uzun zaman önce yapılan ve milyarlarca dolar tutan bir üs, parasını ödemezlerse ayrılmıyoruz." diyerek Irak'ı da tehdit ediyor. Aslında Trump'un tweetlerini,şiddet dilini, üslubunu, tehditlerini yadırgamıyorum. Bu yadırgamama kabullendiğimden değil sadece artık onu tanıyoruz. Aslında hayret ettiğim şey dünyanın başta emperyalist devletleri olmak üzere herkes İran'a bir itidal çağrısı yapıyor gidiyor. Tabii ki bu ortamlarda bu sağduyu çağrısı yapılması doğal ama saldıranın sanki yaptığı iş meşruymuş gibi ona söylenecek bir söz yok mudur? Yaklaşık kırk yıl önce yeşil kuşak projesinin mimarı ABD değil midir? İranı karıştırıp rejimi devirtip sonra da kontrolden çıkarak İran'da çok daha radikal bir yapının egemenliğine neden olmamışlarmıdır? Sen bu bölgede ne arıyorsun? Arap baharı saçmalığı ile Suriyesi'yle, Irakı'yla, Yemeni'yle, Mısır'ı ,Tunus'u , Fas'ı .Libya'sıyla ne uğraşıyorsun bu bölgeyi kan gölüne çeviriyorsun diyen yok. Esas sorun burada. Tabiki bizler biliyoruz Emperyalizmin ne olduğunu Demokrasiyi getirmek kendi görevleriymiş gibi bu ülkelere demokrasi getireceğiz gerekçesi ile o bölgeleri karıştırıp yeraltı yerüstü zenginliklerinin üstüne oturmak ve bol bol sömürmek. Bu arada yaşanan insanlık dramları, insan hakları ihlalleri, onların hiçbir zaman umurunda olmadı olmayacak da. Onlar sadece ne aldıklarına bakıyorlar.

BÖLGEDE KARTLAR YENİDEN KARILACAK

Bir an düşünüyorum da ABD dünyanın çeşitli ülkelerinde darbeler yapıyor, askeri müdahalelerde bulunuyor, ülkelerin iç işlerine karışıyor, ülkeleri karıştırmak için toplum mühendisliğini kullanarak iç karışıklıklar yaratıyor, hatta kendi yarattığı terör örgütü ve liderleri ile terörü gizli destekliyor savaş çıkartıyor bu bağlamda silah tüccarlarına olanak sağlıyor işi bittiğinde de bazen teröristleri yok ediyor veya teslim ediyor. Peki bir devlet çıkıp da bunların sorumlusu olarak ve bana da saldıracaktı diye bir gerekçe bularak ABD'nin bir yetkilisine suikast düzenlese bugün itidal çağrısı yapanlar ve ABD ve dünya ne tepki verirdi diye düşünmeden edemiyorum. Maalesef bu suikast hepimizin endişe ettiğinden çok daha vahim sonuçlar doğuracak görünüyor.

Özellikle Türkiye'yi hem jeopolitik konumundan ötürü hem de daha önce uyguladığı dış politikalardan ötürü derinden etkileyecek. Hani bir söz vardır ya ''kartlar bu bölgede yeniden karılacak'' Bölge yepyeni istikrarsızlıklara gebe olduğu gibi dünya ekonomisini de etkileyecek girişimlere açık bir durum mevcut. Türkiye'nin önünde Doğu Akdeniz, Libya, Suriye, Irak ve terörle mücadele varken doğu sınırımız İran'da da herhangi bir çatışma olasılığı, Rusya ilişkileri ABD ilişkileri açısından zorlu bir sürece sokacak ve çok bilinmeyen bir denklemle uğraşmak zorunda olacağımız da açıktır.