BLOG
2019 Türkiye ekonomisi ve küresel piyasalar ile reel sektör
Geçmiş günlerde, ülkemizin çelik sektöründe güçlü oyuncularını bir araya getiren bir değerlendirme toplantısına katıldım. Bu toplantıdan yansıyan ve ekonomimizi ilgilendiren reel sektörün 2019'da geldiği konumu, riskleri ve 2020 ile ilgili yaklaşımları sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki Ekonominin istikrarlı bir şekilde işleyebilmesi kesinlikle bir güven ortamının oluşmasına bağlıdır.
Ancak ne kadar üzücüdür ki reel sektör temsilcileri ile değerli ekonomistlerin bulunduğu bu toplantıda tüm konuşmacılar maalesef en azından temkinli bir iyimserliği bir tarafa bırakın geleceğe yönelik büyük bir belirsizlik eğilimini yansıttılar. Avrupa resesyona girecek mi?, Dolar ve kurlar ne olacak?, Erken seçim olur mu?
Türkiye ekonomisi ne zaman toparlanacak? Sorularının yoğunlaştığı bu ortamda ABD / ÇİN ticaret savaşları, ABD'nin İran yaptırımları, Türkiye'de döviz ,enflasyon ve faiz belirsizlikleri, AB/ABD ilişkileri, S400 ve F35 ile Halk Bankası davaları, jeopolitik gerginlikler(Suriye-Güvenli bölge-Doğu Akdeniz doğalgaz arama),reel sektörün daralması, petrol fiatlarının artması, Brexit sürecinin sonuçlarının negatif olması 2019'un en önemli riskleri olarak ortaya çıktı.
Daha da önemlisi iktidarın bu riskleri yönetememesi ve önlem alamamasının krizi derinleştirmekte olduğu, bir o kadar da 2008'de olduğu gibi iktidar tarafından krizin varlığının kabul edilmemesinin ve hiçbir şey yokmuş gibi davranmanın da olumsuz etkilerinin maalesef büyük olduğu görüşü net bir şekilde ortaya kondu. Bence iktidar ekonomiyi uzun yıllardır birçok şeyde olduğu gibi kötü yönetmektedir. Çin'in daralan kredileri, Alman otomotiv sektöründeki küçülme ile Türkiye ve Arjantin ekonomilerindeki finansal sorunlar nedeniyle küresel büyüme tahminleri de aşağıya çekildi. Diğer taraftan IMF'in küresel ekonomilerin büyümesinde yavaşlama beklediğini dikkate alırsak önümüzdeki dönemde küresel ekonomilerde bir küçülme beklenmektedir. 2018'e baktığımızda enflasyon oranları gelişmiş ülkelerde yüzde 1,68, dünya ortalamasında yüzde 3,65, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5,04 iken bizde enflasyonu aşağıya çektik savına rağmen yüzde 20.31'le rekor kırdığımız görülüyor.
OTOMOTİVDE CİDDİ BİR DARALMA YAŞANIYOR
Bilindiği üzere otomotiv ve tekstil sektörleri sanayimizin lokomotifleridir . Genelde otomotiv sektöründe Ana sanayiler kriz yaşadığında ''Ana sektör nezle olduğunda yan sanayiler yatağa düşer.'' diye ifade edilir. KOBİ'lerin ekonomimizin %85' ini oluşturduğu düşünülürse gerçekten de aşağıdaki verilerin ne denli ürkütücü olduğu görülür.2017 yılı ile bugün arasında otomotiv sektörünün yüzde 63 küçüldüğü gerçeği ile önümüzde durmaktadır. Bu durum özellikle otomotiv sektörünün kalbi Bursa'mızı da derinden etkilemektedir.
OSD'nin raporlarına göre 2019 yılı Ocak-Haziran döneminde otomotivde toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13, otomobil üretimi ise yüzde 12 oranında azaldı. 2019 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam pazar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45 azalarak 200 bin 901 adet düzeyinde gerçekleşti. 2019 yılı Ocak-Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 8 oranında azalırken, otomobil ihracatı yüzde 9 oranında azaldı.
ÜRETİM GİRDİLERİNDE AŞIRI ZAMLAR CAN YAKIYOR
Türkiye'de doğalgaza geçen ay yüzde 14,90 oranında zam yapıldı. Doğalgaza bu ay gelen yüzde 15,32'lik zamla sanayide kullanılan doğalgazdaki toplam artış yüzde 32'yi aştı.TMMOB Makine Mühendisleri Odası'nın raporuna göre Aralık 2017'den Eylül 2019'a kadar geçen süreçte doğalgaza konutlarda yüzde 64, büyük sanayi kuruluşlarına yüzde 120, elektrik santrallarına ise yüzde 110 zam geldi.
Yine özellikle başta çelik sektörü olmak üzere üretim girdilerin de yoğun olarak elektrik enerjisi kullanan sektörler için mayıs - ağustos aylarında elektrik enerjisi yaklaşık yüzde 40 zamlandı. Tüm bu etkenler ve ekonomide daralmanın sonucu olarak geçen döneme göre göre işsizlik oranlarının %9,7'den %12,8'e genç işsizlik oranının ise %17,8'den %23,3'e arttığı gerçeği önümüzde duruyor.
Sonuçta ülke risk puanımız CDS ve reytinglerimiz G.Afrika ve Rusya'nın bile altında seyrediyor. Bu nedenle borçlanırken diğer devletlerden daha fazla faiz oranı ile borçlanıyoruz. Kırılganlığı artıran ise toplam borcumuzun % 54'ünün dövize endeksli olması, ekonomimiz ise birinci çeyrekte yüzde 2,6 ikinci çeyrekte ise yüzde 1,5 daraldı birbirini takip eden iki çeyreklik dönemde de negatif bir ekonomik büyüme nedeniyle iktidarca kabul edilse de edilmese de ekonomimizin bir resesyon içinde olduğu teknik olarak ortadadır.