BİLDİRİLER
NASIL BİR ANAYASA
TMMOB SEÇİM BİLDİRGESİ’DEN
Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı…
Nazım Hikmet Ran
TMMOB ÖZNESİNDE İNSANIN OLDUĞU, DEMOKRATİK, EŞİTLİKÇİ VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASA İSTEMEKTEDİR
Ülkemizde yıllardır bir ‘değişimden’ söz ediliyor. ‘Normalleşiyoruz’ derken görülüyor ki her gün yeni bir ‘olağanüstülük’ ve yeni bir ‘şok’ içerisinde yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Oysa mesele değişimin kendisinden çok muhtevasında aranmalıdır. Muhtevasından bağımsız her değişimin peşinden koşma da, aslında gerçeklerin üzerinin örtülmesine neden olmaktadır.
AKP’nin bugün ‘değişim’ dediği ‘yeniden yapılanmanın’ miladı 12 Eylül faşizmidir. O zaman da ‘huzur ve mutluluk‘ adına toplumu zor yoluyla ‘değiştirmeye‘ giriştiler. Özünde 24 Ocak kararlarında ifade edilen piyasacılıkla, gerici akımların güçlendirilmesi olan bu ‘değişimin’, gelinen noktada AKP iktidarı ile temsil edildiğini hepimiz biliyoruz.
Aslında tüm hengâmenin içerisinde yaşadığımız; ülkemizin emperyalizmin ihtiyaçlarına uygun olarak yukarıdan aşağıya yeniden yapılandırılmasından başka bir şey değildir. Soğuk Savaş politikalarına uygun olarak düzenlenmiş ‘eski devlet’in yerini; ABD’nin Ortadoğu politikalarına ve sermayenin küresel ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden yapılandırılan ‘yeni devlet’ alıyor.
AKP iktidarında ‘milli irade’ adı altında demokratik bütün kanallar kapatılarak tekelci bir iktidar yapılanması kuruluyor. İktidarın Anayasa değişikliği de bunun bir parçası olarak gündeme getirildi. Güya demokratikleşme adına yapılan bu değişikliklerde ne halk ne emek ve meslek örgütleri hazırlanma sürecine dahil edilmedi. "Kendi pişir kendin ye" anlayışından demokrasi ve özgürlük adına bir şeyin çıkması zaten mümkün değildir. Değişiklikler de halkın, emekçilerin yani bizim değil, AKP’nin ihtiyaçlarının ürünüdür.
Bilindiği üzere, anayasa, sadece devletin örgütlenme biçimini değil aynı zamanda bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan temel belgedir. Bu nedenle, anayasa “toplumsal uzlaşma belgesi” olarak tanımlanmaktadır.
Bu uzlaşma belgesinin hazırlanışı ve değiştirilmesinde izlenecek yöntem, açık ve şeffaf olmalı ve bu belge toplumun tüm kesimlerini içine alan bir tartışma sürecini geçirmelidir. Siyasi iktidarın son Anayasa referandumu sürecinde yaptığı, dayatarak kabul ettirdiği, meşruiyeti sorunlu bir belge yaratmak olmuştur. Değişiklik önerilen maddelerin içeriğiyle direkt ilgili birimlerden görüş sorulmadığı gibi, “Onlar karşıdır” denilerek kendileri gibi düşünmeyen herkes hasım ilan edilmiştir. Süreç içerisinde toplumsal kesimler, demokratik örgütler zorunlu olarak karşı beyana zorlanmış, karşı beyanda bulunan herkes de “12 Eylül Anayasasının savunucusu” olarak baskılandırılmaya çalışılmıştır. 12 Eylülcülerin yarattığı siyasal iktidar, toplumsal gerilimden taraftar toplayarak, 12 Eylül rejiminin yöntemiyle ülkeyi referanduma sürüklemiştir. Son referandumda bu şekilde işleyen ve bu şekilde işletilecek bir süreci biz reddediyoruz.
Anayasa tartışmalarında vurgulanması gereken bir durum da şudur:
12 Eylül Anayasası yüzde 92 halkoyuyla onaylanmış bir anayasadır. Yani, temel hak ve özgürlükler halka oylattırılarak haklar yok edilmiştir. 12 Eylül Anayasası, sosyal devlet ilkesinin ve kamu varlığının talana açıldığı, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün yok edildiği, muhalif düşünce ve örgütlenmeye yaşam hakkının tanınmadığı, insana düşman, yenidünya düzenine uyum anayasası olmuştur. 12 Eylül Anayasası baştan sona anti-demokratik bir anayasa olmasına karşın, çoğunluk oyu yönünden, yani “milli irade” yönünden hiçbir sorunu olmamıştır. Yani dayatma durumunda “milli irade” kendi haklarını yok eden kararlar alabilmektedir. Siyasi iktidarın son olarak gerçekleştirdiği Anayasa değişikliğinde izlediği yol 12 Eylülcülerin izlediğinin aynısıdır.
Ülkemizde “milli irade”ye yapılan kutsamalar aslında iktidarın kutsanmasından başka bir şey değildir. Çünkü kendi dışındakilere yaşam hakkı tanımayan, yani Siyasal Partiler ve Seçim Yasası’na dokunmadan, siyasal partileri demokratikleştirmeden ve %10 barajını kaldırmadan yapılan anayasa değişiklikleri ve atılacak her adım, iktidarın kalıcı kılınmasına hizmet edecektir.
TMMOB, öznesinde insanın olduğu, insanımızın insan gibi yaşamasını garanti altına alan, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yeni anayasa istemektedir.
Sermayenin yeni bir anayasa isteğinde bulunmasının yanında, toplumun çoğunluğunu oluşturan emek kesiminin çıkarlarını koruyacak bir anayasaya büyük bir ihtiyaç vardır Emekçilerin ve ezilenlerin eşitlikçi, özgürlükçü yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır. Yıllardır 12 Eylül faşist darbesinin ürünü anayasaya karşı mücadele yürütüyoruz. Ama şimdi kalkıp kimse bize "12 Eylül Anayasası ile hesaplaşmanın yolu olarak onun devamından başka bir şey olmayan AKP’nin aklındaki bir anayasaya evet" demeyi söylemesin.
Ülkemiz, yukarıdan aşağıya bürokratik dönüşümler, aşağıdan yukarıya cemaat-tarikat ağlarıyla kuşatılmaktadır. Siyasi iktidar, her geçen gün anti demokratik öğeleri biraz daha kökleştirmektedir. Bugün Türkiye’de toplum derin bir yarılma yaşamaktadır. Askeri darbe, yargı darbesi, sivil darbe iddiaları gündemden hiç düşmemektedir. Emperyalist/kapitalist güçler tarafından ülkemize neo-liberal iktisat politikaları, kapitalist küreselleşmeye uyum dayatılmış ve tüm kurum ve kuruluşlarıyla devlet yapılanması bu dönüşüm sürecinden geçirilmeye başlanmıştır. Bu tablo içerisinde emeğin ve emekçinin yeri yoktur. Uygulanan politikalar ve yaşanan gelişmeler, en geniş halk kesimleri açısından aslında son derece olağanüstü bir durum arz etmektedir. Toplum dev şirketlerin müşterisi haline getirilmekte, kapitalist küreselleşmenin istekleri doğrultusunda yeni bir devlet yapılanması yasalar ve fiili uygulamalarla hayata geçirilmektedir. Yaşanan bu toplumsal, kurumsal, hukuksal değişimin son noktalarından biri olarak, Anayasa’nın da sivil görüntü verilerek değiştirilmesiyle, neo-liberal politikaların gereği yapılmak istenmektedir. AKP iktidarı güvencesizliğin ve sömürünün önündeki engelleri kaldırmanın; hastaneleri, okulları, fabrikaları rahat satabilmenin, emperyalizme daha çok bağlanmanın anayasasını yazdı, eksik kalanları da şimdi tamamlamaya çalışacak.
Ancak biz biliyoruz:
Eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasa ancak demokratik katılımın bütün kanalları açılarak yapılabilir. Aslında demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasayı emekçiler kendi elleriyle yazabilir. İşte TEKEL işçileri güvenceli çalışma ve insanca yaşamın anayasasını sokakta yazdılar.
Emekçi kesimlerin ihtiyaçlarını karşılayacak Anayasa düzenlemesi, sermayenin istekleriyle neredeyse tamamen zıt bir içerik ve anlam taşıyacaktır. Emek–sermaye temel çelişkisinin getirdiği uzlaşmaz karşıtlıkların, bir Anayasa içerisinde birleştirilebilmesi olanağı, bugünkü sınıflı toplumlarda da olanaklı değildir.
Bütün bunlara karşın; egemenlerin isteklerine hizmet eden Anayasa ve yasa düzenlemelerinin, mümkün olduğunca demokratik, sosyal, laik ve özellikle emek kesiminin en geniş haklarla donatılmasını içerecek şekilde hazırlanmasına çaba gösterilmesi önem taşımaktadır.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği nasıl bir anayasada uzlaşır?
- Ülkemizin tüm varlıklarının özel sermaye istismarından kurtarılarak özelleştirmeleri durduran, özelleştirilen halka ait varlıkların kamulaştırılmasını ve kamu kuruluşlarının yeniden güçlendirilmesini garanti altına alan bir anayasa ile
- Toplumsal gönencin arttırılmasına yönelik ulusal, bölgesel ve kentsel düzeyde planlı ve kamusal bir ekonomi politikası doğrultusunda, kamusal kaynaklara dayalı ve planlı modeli esas alan istihdam odaklı sanayileşme ve kalkınma politikalarını garanti altına alan bir anayasa ile
- Dünya Bankası, IMF, AB ve benzeri kuruluşların dayattıkları, yerli işbirlikçilerin uyguladıkları "yapısal uyum ve istikrar programları"nı reddeden, emeğin iradesini egemen kılan bir anayasa ile
- Ülkemize dayatılan dışa bağımlı enerji politikalarını reddeden, standart dışı ve enerji yoğun teknolojilerin ithal edilmesini önleyen, mevcut tesislerde enerji verimliliğini arttıran, çevreyi koruyacak, çevre dostu teknolojiler uygulanmasını garanti altına alan bir anayasa ile
- Yabancılara imtiyaz tanıyan maden aramalarından vazgeçilmesini sağlayan ve ulusal kaynaklara dayalı, maden arama, işletme ve enerji politikası izlenmesini garanti altına alan bir anayasa ile
- Madenlerimizin, jeotermal kaynaklarımızın, kıyı ve ormanlarımızın yerli ve yabancı sermaye tarafından yağmalanması durduran bir anayasa ile
- Üniversitelerde özerk ve katılımcı bir eğitim ortamı sağlanması için 12 Eylül düzeninin bir ürünü olan YÖK’ü kaldıran, eğitimde, öğrencileri müşteri olarak gören girişimleri ve eğitim hizmetlerini bütünüyle bir pazar haline getirme çabalarını sonlandıran; ilköğretimden üniversiteye parasız, eşit, bilimsel, demokratik, fırsat eşitliğine dayalı ve anadilde eğitimi garanti altına alan bir anayasa ile
- Eğitim, sağlık ve barınma hakkının en temel insan hakkı olduğunu garanti altına alan bir anayasa ile
- Kapitalizmin emeği baskı altına alan stratejilerine karşı, istihdamı bir hak olarak tanıyan, çalışma koşullarının her koşulda iyileştirilmesini sağlayan, grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkını bütün çalışanlara sağlamayı garanti altına alan bir anayasa ile
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini kamusal bir hizmet olarak tanımlayan bir anayasa ile.
- Başta düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlüklerin sağlandığı, demokrasinin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı bir anayasa ile
- Kentsel dönüşüm adı altında kentlerin hoyratça yıpratılmasını engelleyen, yerel değerleri içeren mevcut yaşam alanlarının halkın karar süreçlerine katılımı ile sağlıklı ve yaşanır duruma getirilmesini sağlayan, kentsel mekanların, toplumsal yarar ve kullanım değeri ilkesi etrafında üretilip, paylaşılmasını ve doğal-kültürel varlıkların koruma-kullanma dengesi içerisinde yaşatılmasını garanti altına alan bir anayasa ile
- Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, GDO’lu gıdaların ülkemize sokulmasına, çiftçimizi üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan politikalara izin vermeyen bir anayasa ile
- Ülke ormanlarının 2/B, özel ağaçlandırma vb. ad altında rant sağlamak amacıyla talan edilmesini engelleyen bir anayasa ile
- Suyun ticarileştirilmesine karşı çıkan, temiz suya erişimi en temel insan haklarından biri olarak kabul eden, su ve suya bağlı hizmetlerde çevre ve insan esas alınarak suyun mülkiyeti ve hizmetlerinin kamuda kalmasını garanti altına alan bir anayasa ile
- Kadına yönelik şiddeti ve toplumsal hayatın her noktasında cinsiyet ayrımcılığını önleyen, politik, ekonomik ve kültürel alanda pozitif ayrımcılığı garanti altına alan bir anayasa ile
- Ülkemizin ırkçı şoven yaklaşımlar temelinde kamplaştırılmasına karşı çıkan, Kürt sorununu çözmek için; bir arada kardeşçe yaşamı, barış, demokrasi ve halkların kardeşliğini savunan; ülkemizin çok kültürlü ve çok kimlikli yapısını dikkate alarak, kimliklerin ve kültürlerin reddedilmediği; tüm dillerin, kültürlerin, inançların ve renklerin kendilerini özgürce ifade ettiği bir toplumsal düzeni garanti altına alan ve demokratik yaklaşımları egemen kılan bir anayasa ile
- Emperyalizmin savaş ve işgal politikalarına alet olunmamayı garanti altına alan, İncirlik başta olmak üzere savaşa lojistik destek olan üslerin, limanların ve nükleer başlıkların ülkemizde kurulmamasını sağlayan bir anayasa ile
uzlaşabiliriz.
Sonuç olarak:
TMMOB, 12 Eylül düzeni ile gerçekten hesaplaşmayan, iktidarı kutsayan, sosyal hukuk devletini reddeden veya işlevsiz kılan, temel hak ve özgürlüklere müdahalede yasama organı dâhil hiçbir gücü yetkili görmeyen hiçbir anayasa değişikliği ile uzlaşmayacaktır. Böylesi değişikliklerin yandaşı olmayacaktır.
Kapitalizmin ve emperyalizmin askeri, ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden bağımsız, "Bir Başka Dünya, Bir Başka Türkiye Mümkündür” diyen TMMOB, öznesinde insanın olduğu, insanımızın insan gibi yaşamasını garanti altına alan, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yeni anayasa istemektedir.