BİLDİRİLER
İZNİK AYASOFYA MÜZESİ
11.11.2011
İZNİK AYASOFYA’NIN İBADETE AÇILMASI İLE BAYRAM NAMAZI SONRASI AKP MİLLETVEKİLİNİN SÖZLERİ AKP NİN YÖNETİŞİM ANLAYIŞININ GÖSTERGESİDİR
İznik Ayasofya Kilisesi-Orhan Cami’nin ibadete açılması tartışmalarının yaşanması ve basın üzerinden bilgilenmemiz üzerine İznik te konu ile ilgili başta Kaymakamlık olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlarla görüşülmüş bilgi edinilmiş ve 05.11.2011 tarihinde Parti binamızda basın toplantısı düzenleyerek kamuoyu ile görüşlerimiz paylaşılmıştır: Aşağıda basın toplantımızda konuya ilişkin görüşlerimizin bant çözümü bilgilerinize sunulmuştur.
‘’Son bir hafta içinde kamuoyu gündemine taşınan, nereden çıktığı, nasıl çıktığı, hangi amaca hizmet ettiği, gelecekte ne olacağı belirsiz olan Ayasofya ile ilgili gündemi tartışmak üzere buradayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu maalesef sizler gibi bizde basın üzerinden öğrendik. Kaldı ki İznik’teki yerel dinamiklerde bizler gibi basın üzerinden öğrendi. Elimde Olay Gazetesinin “İznik Ayağa Kalktı” isimli yereldeki Hayri arkadaşımızın yazdığı bir yazı, yine Bursa Hakimiyetten Sn.Mustafa Özdal’ın konuyla ilgili detaylı yazdığı bir yazı, yine çok değerli dostumuz Kent gazetesi yazarı Osman Gürçay’ın Kurtuba, İspanya’daki Endülüs Kurtuba Camiyi örnek vererek, çok etkin bir şekilde konuya ilişkin görüşlerini aktardığı bir yazıyla öğrendik.
Bu işin ne kadar vahim olduğu, orasının cami mi olacak, kilise mi olacak boyutunun ötesinde tartışılması gereken bir konudur. Yani siyaset mekanizması açısından tartışmamız gereken bir konu. Hemen bunu herkes, cami istemiyorlar, cami istiyorlar şeklinde bir noktaya çeker ama dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu. Bursa yerel dinamiklerinin İznik yerel dinamiklerinin, kurumların, sivil toplum örgütlerinin hiç birinin haberi olmadan, birileri bir şeyler yapıyor ve hiçbirinin haberi yok. Yani müze diye adlandırılan bir yer bir anda camiye dönüştürülüyor. Bu iş bu kadar basit mi diye öncelikle soruyorum?. Altını çizerek soruyorum?. AKP iktidarının yaptığı en önemli deformasyon budur. Ayasofya üzerinden siyaset yapma noktasın da ben yaptım oldu, ben talimat veririm olur anlayışıdır.
Orada yaşayanlar var. Bunun gerisi nedir? berisi nedir? Neden böyle olmuştur. Niçin öyle olmuştur. Olmalımıdır. Uluslararası ilişkileri zedelermi? Zedelemezmi? Hiç böyle bir şeyi düşünmüyor iktidar. İktidar ya, güç elinde ya istediğini yapıyor istemediğini yapmıyor. Esas karşı çıkılması gereken nokta budur.
Olay gazetsinin İznik ayağa kalktı yazısında, çok ilginç, İznik Ticaret Sanayi Odası Mahmut Dede önemli bir yerel dinamik, diyor ki; “ İlçelerinin en büyük ticaret gelirini turizmde görmesine rağmen neden ve kimler tarafından böyle bir karar alınmış anlamak mümkün değil. İznik’teki camilerimizin durumu belli. Eğer gerçekten camiye ihtiyacımız varsa biz İznik olarak yeni bir cami için elimizi taşın altına koyarak yapmaya hazırız. İznik olarak ilçeye onlarca cami yaparız ama Ayasofya yapmak mümkün değil” diyor. Mahmut Dede’yi dün ziyaret ettim. Arkasından Genç İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Kumcu; “Kilise yapalım” demiş. Daha radikal… “Buna İznik’linin karar vermesi gerekiyor. Bir veya iki kişi değil” demiş. İznik Ziraat Odası Başkanı Vahit Mutlu “Duyduklarıma inananıyorum” diye tepkisini dile getirmiş. Ve Mutlu ‘’Ayasofya’yı cami yaparlarsa, ilçeye gelecek turistleri nerede gezdireceklerini, nerede ağırlayacaklarını merak ediyorum” demiş.
Bunu niye okuyorum biliyormusunuz? Yine vahim, siyaseten vahim. Yine aynı örgütler, elimde basın bildirileri ve metinleri var, hayretler içinde izliyorum, bu aynı örgütler şunu yazmışlar. “Valla olabilir biz pek iyi anlamamışız bu işi ama olabilir” demişler. Bir gün içinde. Merak ettim. Hadi gazetede yazılanlar belki abartı olabilir. Soralım dedik. Bakın birisi demiş ki “İznik Ayasofya çifte ibadete açık. Bunu söylerken yani iki ibadete açılmalıdır’’ demiş. Öbürü demişki “Biz anlamamışız bu işi” Ayasofyanın cami olarak açılmasına siyasilerden destek diye haber verilmiş. Siyasilerden destek dediği basın toplantısına AKP İlçe başkanı katılıyor. Ayasofyanın cami olarak açılması sevindirdi diye bir haber.Bu haber de ‘’İznik’teki bazı odalar sivil toplum kuruluşları, siyasi parti temsilcileri Ayasofya camisinin ibadete açılması kararını olumlu bulduklarını açıkladılar’’. Bunun adı şu. Tek kelimeyle… Bir Başbakan Türkiye’nin en büyük kuruluşlarından birini tehdit ederse “Taraf olmazsanız bertaraf olursunuz” derse, Meslek Odalarının yetkileri Kanun Hükmündeki Kararnamelerle geri alınırsa, Sivil Toplum Kuruluşları sessizleştirilip, üzerlerinde baskı kurulursa, bir gün önce doğru söyleyen o sivil toplum örgütleri, bir gün sonra AKP iktidarının dediğini yaparlar. İkinci boyutu budur… Daha neden nasıl oldu boyutuna girmiş değiliz. O Örgütlere bu açıklamaları yaptıran şeyler ortadadır.
Bu arada Sn. Osman Gürçay’da Kurtuba Camisini örnek vererek, bu işin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıyor. İspanya da Yaklaşık otuz bin müslümanın namaz kıldığı bir cami. 1236’da oradaki Kastilya Krallığı ele geçirdikten sonra, Kastilya Kralı, camiyi hemen Kurtaba Kadetraline dönüştürüyor. Ama dönüştürdükten sonra çok acı bir manzarayı görüyor. Kral diyorki “biz daha çok klise yapabiliriz ama bir daha Kurtuba Camisi yapılamaz” diyor. Şaşkınlığını ve pişmanlığını 800 yıl önce hiristiyan aleminin öncü birisi dile getiriyor.
Biz ne yaptık Cumhuriyet Halk Partisi olarak. İznik te ki kurum ve kuruluşları dinledik. Yine bu işle ilgili, çok ilginç, hükümetin, kurumların birbirleriyle ne kadar alakasız olduğuna önemli bir örnek. Cumhuriyet Halk Partisi olarak orayı ziyret ettik. Önce, müze olan Ayasofya tarihiyle ile ilgili teknik insanlardan bilgi aldık. Beşinci yüzyıl, 1600 yıl önce önce inşaa edilmiş, yedinci konsulün orada toplantı yaptığı bir klise. 1331 yılında Osmanlı İznik’i ele geçirdikten sonra camiye çevrilmiş. Yaklaşık yedi asırdır cami statüsünde. Ama yaklaşık 1922’den beri Cumhuriyet döneminin hiçbir döneminde ibadete açılmamış. Ne kilise ayinlerine nede müslüman yurttaşlarımızın dini vecibelerini yerine getirmesine. Bu bir kez olmuş. Oda 2000 yılında İsa’nın doğum gününde. Oraya gelen hiristiyanlar hacı oluyor. O kadar önemli bir kilise. Bakanlar Kurulunun kararıyla 2000 yılına özgün ayin yapılmış. Osmanlının o dönemde ne kadar büyük bir hoşgörü içinde olduklarının büyük emarelerini gördük mimar arkadaşımla. Alanda vaftiz töreninin yapıldığı mekan var. Aynı alanda papazın mezarının bulunduğu bir mekan var. Hemen önünde papazların ayin için kullandıkları bir mekan var. Caminin mihrabı, mozaikler ve caminin yıkılmış bir minaresi. 2008 yılında o minare onarıldı. Dolayısıyla içindeki konsept yani dinlerin kardeşliğini simgeleyen çok önemli bir tarihi eser. Bir mabet. Tarihi bir varlık. Ve Orhan Bey o dönemde kilisedeki ayin yapılan o yerle, cami arasındaki yeri ördürüyor. İki tarafında dini vecibelerini yerine getirmesi için hem müslümanlara hem hiristiyanlara olanak tanıyor. Böylesi bir hoşgörü yaklaşımı, hani bizden daha fazla Osmanlıyı savunanlar varya, onlara hitaben bu, yediyüz yıl önce göstermişler bu hoşgörüyü.
Kaymakama gittik. Kaymakan oradaki mülkiye amiri. İyi niyetli bir insan. “Resmi bir yazışma var mı? Siz mülkiye amirisiniz bilginiz var mı?” diye sorduk. Hiçbir yazışma yok. Bayramda namaz kılınacakmış, sorduk bilginiz var mı? Ondan da bilgisi yok. Ne bilginiz var dedik. Gazete küpürlerini çıkarttı. Okudu. Kaymakamın bilgisi yok. Söylediği “Diyanet İşleri Başkanlığı buna karar vermiş. Onlar vasıtasıyla yapılıyor. Arkasından Ticaret ve Sanayi Odasını ziyaret etik. Aynı şeyleri sorduk. Maalesef gülümseyerek cevap veriyorlar. Hatta bir Meslek Odası Başkanı, yukarıdan baskı gelmiş yapacak çok fazla bir şey yok diyebildi.
Çok daha önemlisi Sn. Ozdal’ın yazılarından okuyunca araştırdım. Valimiz biliyorsunuz Bursa’da turizm konseptine yönelik çok stratejik bir yaklaşım içerisinde. Her karşılaştığımızda kendisini kutlayarak, çok önemli bir stratejik yaklaşım içindesiniz destekliyoruz sizi” dedik. İnanç turizmine yönelik demeçleri önemli çalışmaları olmuş. Bildiğimiz kadarıyla Sayın Vali Vatikan’la bu kiliseyle ilgili bilgi almak üzere, “yedinci konsülün toplandığını biliyoruz 1. konsülde acaba burada toplanmışmıdır” diye yazı yazıyor. Oranın inanç turizmine açılmasına yönelik çalışmalar yapıyor. Dahada öteye gidiyorum. Bu konuyla ilgili İznik Endülüs Medeniyetler Köprüsü Eş Başkanı Sayın Başbakan. Birleşmiş Milletlerin bu konuda çalışmaları var. Kültür Bakanı daha önce Ayasofya’da ayin yapılabilir diyor. Kendi bakanları diyor ama Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç anladığım kadarıyla bir İznik ziyaretinde yanındakilere, ona bağlı ya Vakıflar Genel Müdürlüğü, sağına dönüyor, “Sayın Genel Müdür hemen burayı cami yapın”, onlarda hemen cami yapıyor. Bu kabul edilemez bir şey. Bu kadar basit midir? Bu kadar kolay mıdır? Oradaki karşıaşacağı sorunları düşünmeden, Meslek Odalarına sormadan. Sivil toplum örgütlerine sormadan.
Başkan Yardımcımız mimar Sn. Selim Lümalı araştırıyor. Araştırmalarda karşımıza çıkan şu. Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun bu konuyla ilgili bilgisi yok. Bütün eserler tarihi eserlerdeki en ufak değişiklikler bile kurulun kararına bağlı. İkincisi 2008’de yapılan çalışmalar Tabiat Koruma Kuruluna geliyor. Müze yapılmak üzere restarasyon çalışmaları deniyor. Restarasyon çalışmalarını yerinde inceledik. . Mümkün olduğunca iyi şekilde yapmışlar.
Yine Sn. Arınç çok ilginç şöyle bir şey diyor. “Ayasofya Camii’nin müze olarak kullanıldığı şeklinde yer alan haberler kesinlikle doğru değildir. Ayasofya Cami tarihinin hiçbir döneminde müze olarak kullanılmamıştır. Boş durmuştur. Ama müze olarak kullanılmamış, kilise olarak kullanılmamıştır.
Şimdi şu gazeteledeki resimlere bakın. “Ayasofya Müzesi” adlı tabela var. İki gün evvel. 3 Kasım tarihli gazete resimleri. Şimdi kaldırmışlar onu. Başbakan Yardımcısı söylüyor ya “ Tarihinin hiçbir döneminde müze olarak kullanılmamıştır” diye. Bu tabelayı ben asmadım. Sonrda basın mensuplarına ben çektirmedim. Orada müze olarak bilet kesiliyor. Daha da öteye gidiyoruz, Bursa isimli Valiliğin kitabında, “İznik Ayasofa Museum (İznik Ayasofya Müzesi) yazıyor. Ya valilik bilmiyor ya Sayın Bakanımıza yanlış bilgi veriyorlar. Kültür Müdürlüğü’nün İznik ile ilgili broşüründe Bizans dönemi eserleri diye Ayasofya Müzesi diye geçiyor. Kültür Müdürlüğü Kültür Bakanlığına bağlı. İznik Belediye Başkanlığı broşüründe Ayasofya-Orhan Cami Antik Müze diye geçiyor. Kültür Müdürlüğü daha ötesi var mı?1331 yılında İznik’in fethinden sonra kilisenin camiye çevrildiğini ve günümüzde de müze olarak hizmet verdiğini ifade ediyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Bursa Müzeleri broşüründe Yaşayan Müze, Kent Bursa broşüründe, İznik Ayasofya Müzesi diye geçiyor ve altında Ayasofya Kilisesi ve Camisi günümüzde anıt müze olarak ziyarete açıktır, müzenin iletişim bilgileri yazıyor.
Burası Müze mi? Cami mi? Kilise mi? Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Başbakan Yardımcısı Sayın Bakan, Büyükşehir Belediyesi, İznik Belediyesi, Bursa Valiliği, Müze Müdürlüğü bir karar versinler yada Sn. Arınç’ın sözlerini dikkate alarak bu kitapları değiştirsinler.
Burası nedir? Orhan Cami diye geçiyor. Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı bir kalıntı, Vakıflar Genel Müdürlüğünde tapusu olan, aynı zamanda Kültür Bakanlığının envanterlerine baktığımızda Orhan Cami, Ayasofya Cami ve Konsül Kilisesi olarak geçiyor. Bir kalıntı. Yani bir tarihi eser. 1600 yıllık tescilenmiş bir eser. Şimdi 2860 sayılı Tabiat ve Kültür Koruma Kanununa göre Ayasofya Kilisesi Kültür Bakanlığı ve İl Özel İdaresinden ayrılan kaynaklara göre restorasyon yapılmış. Şimdi kilise içine yapılan ki Valilikte bunun içinde, Başkan Yardımcımız mimar Selim Lümalı ile bir uzman gözüyle inceledik. Kuruluda sorduk. Bilgisi yok. Yapılan tadilatları doğru bulmak imkansız. Üzerinde paslanmaz boruları, prinç borular, bir ahşap malzeme ile alel usul, hemen bir tabbiye yerleştirilmiş, üzerine halılar serilmiş, mekansal olarak yer olmadığından mimber ve caminin ekseni kıble yönüne göre düzenlenmemiş, insanlarımızın namaz kılacağı bir yer haline getirilmeye çalışılmış.
Bir cami yapılması ihtiyaç olabilir. İznik’te onlarca cami devlet eliylede, sivil toplum örgütleri eliylede yapılabilir. 700 yıl önce Kurtuba Camiyi değiştirip te sonradan bu işi içine sindiremeyen o kralın söyledği gibi Ayasofya bir daha olmayabilir.
Diğer taraftan Fener Rum Patrikanesi yani ekümeniklik tarafından nasıl karşılanacağı, oradaki tepkileri veya oradaki uygulamaları dikkatle izleyeceğiz. Bir antlaşma olabilir. Yani biz size Ayasofyayı cami yapmanıza izin veriyoruz, sizde bize daha önce kanun hükmünde kararname ile verdiğiniz şu şu vakıf yerlerini devretmeyi daha genişletin. Bunu dikkatle izleyeceğiz. Çünkü bu işin bu kadar kolay yapılabileceğini sanmıyoruz. Yok eğer burada bir tartışma unsuru olursa, Lozan’da İsmet Paşa ne söylediyse, orada masa başında ne sözler alındıysa, ekümenlik tartışmaları içinde o sözler bizim tarihimizdir. Bizim dokumuzdur. Biz onlara sahip çıkacağız. Sümela Manastırının ayine açılması, ruhban okullarının açılması ve devredilmesi tartışmaları, vakıf mallarının cemaatlere devredilmesi tartışmalarıda bu tartışmaların bir parçasımıdır? Bir antlaşmamıdır? Yarın bunlar olduğunda buna yönelik görüşler oluşturacağız.
Tüm bu görüş ve anlattıklarımızda orası camimi olmalıdır. Kilise mi olmalıdır? İkisi bir arada mı olmalıdır noktasında değiliz. Ama biliyoruz ki orası çok ciddi bir tarihi eser. Hem cami olarak, hem kilise olarak tarihi bir yapı. Bir kalıntı. Orası bir Müze Oranın gelecek kuşaklara devredilmesi, Herkesin gezip görmesine imkan tanınmalı İznik halkının inanç turizminin geliştirmesi açısından çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyoruz. Oranın dahada geliştirilerek mimarisinin onarılıp yapılması gerçekten doğru bir iş.
1331 bizim tarihimiz. Ama 700 lü yıllarda, beşinci asırda bizim tarihimiz. Oranın daha iyi bir tanıtımla inanç turizmine açılarak hem müslüman aleminin hemde hıristiyan aleminin görüşlerine sunulması ziyarete açılması daha etkili bir turizm potansiyelinin oluşturulması, bütün kuşaklara bu tarihin en iyi şekilde anlatılması, oranın kilise yada cami olmasının ötesinde dinler arası kardeşliğin bir sembolü olarak ebedileşmesi sadece yüzeysel ben yaptım oldu yada siyasete dini egemen kılma anlayışından daha önemlidir.
_________________ ________________ _________________
Şimdi bir o kadarda Vahim olan İlk Bayram Namazını kılmaya giden AKP milletvekillerinin Namaz çıkışında Cami avlusunda siyaset yapmalarıdır, özellikle Milletvekili Sn. İsmail Aydın ın ‘’Vakıf malları işgal altındadır Bugün bu işgale burada son verdik .2 gün önce CHP liler buraya gelerek beyanlar da bulundular bunlar uygun değildir. Eski CHP zihniyetin de olduğu gibi Kendilerinin bugün burada olup, bu coşkuya ortak olmalarını isterdim. Ama onlar şu anda burada olmak yerine muhtemelen bayram namazını laikliğe aykırı bulup evinde kılıyorlardır” CHP zihniyetinden kurtarırız. dedi.
Daha öncede bilindiği üzere yine Milletvekili Sn. Hüseyin Şahin’’ Arkadaşlarım Sn. Başbakana sorular sordular, elini sıktılar Sn. Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir ben bunu söylüyorum’’ dedi Biz Sn İsmail Aydın ın bu söylemine Kurban Bayramı ve Mustafa Kemal Atatürk ün ölüm yıldönümlerine saygımızdan ötürü bu süre içinde cevap vermedik. Sn. Milletvekilinin öncelikle dini ibadetle, siyasetin aynı mekan içinde yapılmayacağını biliyor olması gerekiyor: Hele bir Bayram namazı bitiminde cemaatle bayramlaşmak yerine kameraları gördüğü gibi alaylı bir üslupla bizlerin yani CHP lilerin laikliğe aykırı bulup bayram namazını evimizde kıldığımızı söylemesi haddini aşan bir durum olduğu gibi uygun olmayan bu sözlerini yeni ve heyecanlı olmasına da bağlamak mümkün değildir. O ‘’eski CHP zihniyetinden kurtarırız’’ dediği Cumhuriyet Halk Partisi hafife aldığı laik Cumhuriyeti kurmuş, onun ve herkesin dinini özgürce yaşamasının bugün teminatı olmuş, karşısında her 10 Kasımda saygıyla durduğu Mustafa Kemal Atatürk ün partisidir.
Sn. Milletvekili nin bilmesi gereken şudur ki 1938 yılında yayımlanan Cumhuriyet Halk Partisi'nin On beşinci Yılı kitabında, Atatürk'ün sağlığında benimsenen 'Laiklik Prensibi', şu şekilde izah edilmiştir: "Milli ve içtimai hayata ferdin dinsiz, şu veya bu itikat sistemine mensup oluşu, milli ve içtimai vazifesi bakımından ne bir kusur, ne de bir fazilet sayılamaz. Türkiye'de dinin dünya işlerinden ayrı tutulduğu, laikliğin ilan olduğu andan itibaren, hiç kimse, hiçbir ibadete icbar edilemez. Hiç kimse vicdanının ilhamı ile kabul ettiği ibadetten men olunamaz." (CHP XV. Yıl Kitabı, sh. 12-13, zikreden; Ş.S. Aydemir, a.g.e., s. 454) Dikkat edilirse görülecektir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sahip olduğu bu laiklik modeli, aslında İslam dininin özüne de son derece uygundur. Çünkü İslam, inanç için özgür iradeyi ve vicdani bir kabulü şart koşar. "En canlı cephesi ve en kısa ifadesiyle laiklik, din hürriyetini ve bundan doğan vatandaşlık haklarını düşmanlarına karşı korumaktır. Devlet hayatında laikliğin gayesi budur. Laik devlet, din hürriyetini ve dindarı her çeşit saldırıya karşı koruyan devlettir."
Siz kalkacaksınız İznik Endülüs medeniyetler köprüsü projesi yürüteceksiniz; sonra bu çabanın belki de en sembolik örneklerinden birisi olabilecek bir tarihsel merkezi mabedi uygun bir biçimde kullanmak yerine, bir haftada camiye dönüştüreceksiniz…Ve ibadet bitiminde siyaset bile denemez CHP ye ve Laikliğe sözlü sataşacaksınız Biri çıkacak Başbakana dokunmak ibadettir diyecek biri de bizim dinimizi sorgulayacak. Dinimizin neresinde yer alıyor bu yaklaşımlar? biz nasıl bu yazıda anlattıysak sizde anlatında öğrenelim “İstanbul’daki Ayasofya’yı açamadık, bari İznik’tekini açalım” işgal altındaydı yeniden feth ettik anlayışıyla “Medeniyetler arası İttifakı” sağlayamazsınız! Ayasofya’ yalnızca İznik’e, Bursa’ya ve Türkiye’ye ait değildir; aynı zamanda dünya kültür mirasının bir parçasıdır.
Gürhan Akdoğan
CHP Bursa İl Başkanı