BİLDİRİLER
BESOB

CHP Bursa İl Başkanlığı'nda bir basın toplantısı düzenleyen Gürhan Akdoğan,

 12 Eylül referandumu,

 12 Eylül askeri darbesi

GDO  14 Eylülde Kota Kalkması

 BESOB Sanayi Sitesi inşaatı hakkında basın açıklaması..

 

12 EYLÜL REFERANDUMU VE HÜKÜMETE TEPKİ

     12 Eylül askeri darbesi ve geçen yıl 12 Eylüle denk gelen anayasa referandumunu da değinen CHP İl Başkanı, dün Fevzi Çakmak Caddesi'nde 12 Eylül askeri darbesini protesto eden parti ve sivil toplum örgütü üyelerine yapılan saldırıyı kınıyorum.Akdoğan bunun bir provokasyon olduğunu  düşünüyorum.

   12 Eylül referandumu öncesinde neye 'haıyrı' dedilerse çıktığını dile getiren Akdoğan, buna ilişkin olarak hemen arkasında hazırlanan panodaki haberlerden örnekler verdi. BESOB Başkanı Arif Tak'ın da referandum süresince bir parti söcüsü gibi 'evet' kampanyası yürüttüğünü söyledi. Hükümet'in 12 Eylül referandumunda darbecilerden hesap soracağını söylediğini ifade eden Akdoğan, "Darbecilerden hesap soracakmış. Sen önce kendin hukuka uy" dedi.

GDO’DA KOTA KALKMIŞTIR

 

Gürhan Akdoğan, bugünden itibaren geçerli olan bir uygulamaya da dikkat çekerek, “Uluslararası hiçbir ülkede olmayan bir konu ile karşı karşıyayız. Maalesef 14 Eylül itibariyle GDO’lu ürünlerle yaşadığımız bu ülkede kota anlayışı yarından (bugün) itibaren kalkmıştır. Yani artık GDO’lu ürünlerle besleneceğimiz bir döneme giriyoruz. Bundan kurtulmanın tek yolu AKP iktidarından kurtulmaktır” dedi.

"GD DNA`ların memelilerin sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar taşınabildiği, market sütlerinde GD yemlere ait DNA`ya rastlandığı, hamile olmayan ve hamile olan kadınlar ile karnındaki bebeklerinde haşereye direnç sağlayan toksine rastlanıldığı, bu toksini içeren mısır ile beslenen sıçanlarda karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarının görüldüğü ve farelerde kısırlığa yol açtığı, herbisite direnç geni aktarılan bitkilere kullanılan tarım ilacının kullanımı sonrasında bitkilerde ilaç kalıntısı bıraktığından insan sağlığı açısından durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, bu geni taşıyan soya ve mısırla beslenen hayvanların et ve ürünlerinde kalıntı yaptığı, insan hücre hatlarında yapılan bir çalışmada glifosinat herbisitinin hücrelerde toksik etki yaptığının görüldüğü" belirtilmekte, GD gıdaların halk sağlığı açısından daha iyi incelenmelerinin gerektiği tavsiyesinde bulunulmaktadır.

 

GD tohumları üreten ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen çokuluslu şirketlerin, aynı zamanda dünyanın en önde gelen tarım ilacı üreticileri oldukları dikkate alındığında, GD tohumlarla tarım ilacı kullanımının düşmesini beklemek mantıken de doğru olmayacaktır.

 

Bilimsel komitenin, "oran konulmaksızın GDO içeren tüm ürünlerin etiketlenmesi, bu ürünlerle beslenen hayvanların ürünlerinin etiketinde GD yemle beslendiği ibaresinin bulunması" önerisi, önemli bir saptama olmakla birlikte GDO mevzuatının ülkemizde uygulamaya konduğu Ekim 2009`dan bu yana hiçbir ürünün etiketinde GDO ibaresinin yer almaması, uygulamada bunun ne derecede gerçekleştirilebileceği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.

 

Bilimsel raporlarda yer alan "GD ürünlerin kaza ile ve/veya sabotajla büyük ölçekte çevreye yayılması durumlarında alınacak hızlı ve kapsamlı önlemlerinUlusal Afet Planlarıyla ilişkilendirilerek değerlendirilmesi ve planlanması" görüşü bile bu ürünlerin hiç de masum ve güvenilir olmadıklarını göstermeye yeterlidir.

 

Bilimsel komitenin, "Yaklaşık 30 yıllık bir teknolojinin sonucu olan GDO içeren ürünlerin insan ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin henüz somut olarak ortaya konulmamış ve gözlemlenememiş olması, bu tür ürünlere ihtiyatla yaklaşmayı ve bu konuda alınacak tedbirleri üst sınırda tutmayı gerekli kılmaktadır." saptamasını da son derece önemli buluyoruz. Zira bu açıklamada hayvanların yer almaması, komitenin en azından GDO`nun hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerini kabul ettiğini göstermektedir. Bir riskin varlığı resmen kabul edildiğine göre ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde GD ürünlerin ülkemize girişine engel olunmalıdır.

 

GD üç mısır çeşidi her ne kadar yem amaçlı kullanılmak üzere ithal edilmek istense de Bilimsel Komite bunların "yasa dışı ekimine müsaade etmeyecek tedbirlerin alınmasını ve çok sıkı bir denetim altında bulundurulmasını" istemektedir. GD mısırların sınırlarımızdan içeri girdikten sonra tarımsal üretimde kullanılmasını % 100 önlemek asla mümkün olamayacaktır.

 

Hayvancılığımızın, artan nüfusumuza paralel olarak gelişmesinin yem tüketimi üzerinde baskı yaratacağı açıktır. Bu durumda öncelikle, GD mısır ithalatının değil, bedava yem kaynağı meralarımızın ön plana çıkarılması daha akıllıca olacaktır. Ancak, 17.8.2011 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanan 648 sayılı KHK vasıtasıyla İmar Yasası`na eklenen bir "Ek Madde" ile meralarımızın amaç dışı kullanımına olanak sağlanmıştır. Tedbir almak yerine ithalata yönelinmesi, 6.9.2011 tarihli RG`de Başbakanın imzasıyla yayımlanan "Yerli Ürün Kullanılması" genelgesi ile de ters düşen bir durumdur.

 

Bilimsel komite raporlarında GDO`ların böylesine önemli zararlarının saptanmasına karşın, hayvancılık sektörünün mısıra ihtiyacı olmasından bahisle söz konusu GD mısır çeşitlerinin ithaline onay verildiği görülmektedir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizin GDO`lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı vardır.

 

GDO`ya Hayır Platformu halkımızın sağlığı, çiftçimizin korunması, biyoçeşitliliğimizin devamlılığı, doğal varlıklarımıza sahip çıkılması kapsamında GDO`lara karşı mücadelesini hukuk ve bilimsellik çerçevesinde devam ettirecektir.

 

 

 

"KURULU GÖREVDEN ALDILAR"

BESOB'un yapılacağı yer konusunda Toprak Koruma Kurulu'nun olumsuz rapor verdiğini bugünkü Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın TOKİ Başkanı olduğu dönemde bu kararlara katıldığını belirten Akdoğan, oysa şimdi tam tersi bir durumun sözkonusu olduğunu kaydeti. Akdoğan bu konuda olumsuz rapor veren Toprak Koruma Kurulu Başkanı ve yönetim kurulunun da görevden alındığını anımsattı.

BESOB'un kent merkezine 26, Kestel'e de 6 kilometre uzaklıkta olduğunu belirten CHP İl Başkanı, "Uludağ'ın İkinci gelişim Bölgesi olan Alaçam'ın dibinde böyle bir tesisin ne işi var? Yargı kararını vermiş esastan bozmuş" dedi.

 

 

Akdoğan, BESOB'un birinci sınıf tarım arazisi ve su havzası üzerine yargının iptal kararlarına rağmen yapılmaya çalışıldığını belirterek bu yolla bazı çevrelere rant sağlandığını ileri sürdü. Esnafın karşısında olmadıklarını, 4 bin esnafın hakkını savunduklarını belirten Gürhan Akdoğan, Arif Tak'ın yapılan bir toplantıda CHP'ye BESOB konusunda 'sessiz kalın' dediğini dile getirerek, "Sessiz kalmayacağız" dedi.

Kestel'de orman ve tarım arazisine kurulan sanayi sitesinin, hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunu hakim kılma anlayışının eseri olduğunu ifade eden Akdoğan, 2008 yılından bu yana bu konudaki tavırlarının aynı olduğunu söyledi.

Meslek odaları temsilcileri ile birlikte 2008 yılında bir toplantı düzenlediklerini hatırlatan Akdoğan, "Bu görüşmede Arif Tak, 'Lütfen, sessiz kalın' diye yalvardı. Rant ilişkileri içerisinde olacaksınız diye mi sessiz kalacağız? Sessiz kalmayınca Tak bizi cehenneme gönderdi. Hazreti Tak böyle buyurmuş. Ancak beni bir yere göndermeye onun yüreği yetmez. 30 yıldır Arif Tak'ın esnafın sıkıntıları için Ankara'ya yürüdüğünü hiç görmedim. Tak, her zaman, 'İktidar bizim işimizi çözecektir' diyerek iktidara yanaşmıştır. Bu tavırlar içinde olan Tak'ın yüreği bizi tehdit etmeye yetmez. Ben neden sessiz kalacağım. Senin rant ilişkilerin için mi sessiz kalacağım. Biz CHP olarak bu kentte görevimizi yapacağız" şeklinde konuştu.

 

 

"MEHMET TUNÇAK NE İSTİYOR?"

İşin içinde rantların döndüğünü, AKP eski Milletvekili Mehmet Tunçak'ın, "Ne kadar karşı çıkarlarsa çıksınlar, bu iş olacak" dediğini anımsatan Akdoğan, "Mehmet Tunçak'ın BESOB'ta ne işi var, ne istiyor" diye sordu.

Hükümetin çıkardığı bazı kararnameler ile meslek odalarının birçok yetkisini elinden aldığını belirten Akdoğan, iki ay sonra yürürlüğe girecek bu kararnamelerle kimsenin artık birşey yapamayacak hale gelececeğini herşeyin Ankara'dan iktidar tarafından yürütüleceğini söyledi.

Arif Tak'tan proje ile ilgili sordukları sorulara yanıt vermesini isteyen CHP İl Başkanı Akdoğan, şöyle devam etti:

"Sen beni cehenneme göndermek yerine sorduğumuz sorulara cevap ver. Neden buradaki 7 bin olan üye esnaf sayısı bir gecede 4 bine indi, 3 bin esnaftan alınan paralar iade edildi mi? Sen bizi bir yere gönderemezsin ama o esnaf 30 yılın ardından seni bir yere gönderir. Arif Tak, bu iş bitince 12 tane deve keseceğini söylemiştir. Neden çünkü 12 meslek ve sivil toplum örgütü haklı olarak buna karşı çıkıyor.

Bu arada ilk defa bir yerel yönetici TOKİ'nin yürüttüğü inşaatı durdurmuştur. Bu önemlidir. Bu kentlerin hala sahibi var, bu ülkenin Cumhuriyet'in savcıları hakimleri var. Bu ülkede hala halk için hak için mücadele edenler var. Biz bu kentte Arif Tak'a rağmen 100 bin esnafı savunuyoruz.

Bu arazi değerlendi aracılar el değiştirdi. Gaziantep'ten bile üyelikler var. BESOB'un ne yaptığı açık değil. Toplanan paraların akıbeti nedir?"

CHP İl Başkanı Gürhan Akdoğan'ın düzenlediği basın toplantısına CHP Milletvekilleri Sena Kaleli ve İlhan Demiröz ile CHP Parti M eclisi Üyesi Hüseyin Sezgin de katıldı.

Akdoğan sert esti

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Gürhan Akdoğan, 12 Eylül darbesinden, 12 Eylül referandumuna, Kestel’deki BESOB Sanayi Sitesi’nden GDO’lu ürünlere kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. CHP İl Başkanlığı’nda düzenlediği toplantıda konuşan Akdoğan’ın öncelikli gündemi 12 Eylül 1980 yılındaki askeri darbeydi. Üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen, o döneme ilişkin acıları bulunan kesimlerin tepkilerini ve demokratik taleplerini dile getirmelerine destek verdiklerini belirten Akdoğan, önceki gün Bursa’da bu yöndeki etkinlik sonrasında yaşananlara da tepki gösterdi.

Yaşanan olayı kınadığını belirten Akdoğan, “Ama kınamanın da ötesinde bunun bir provokasyon olduğunu altını çizerek ifade ediyorum. Hiç kimse bunu bir başka yere havale etmeye kalkmasın. O dönem ılımlı İslam modelinin temelinin atıldığı bir dönemdir. O dönemin koşullarını bugün sonuç olarak yaşıyoruz” dedi.

12 Eylül’ü darbenin yanı sıra referandum tarihi olarak da hatırlamak istemedikleri bir tarih olduğunu belirten Akdoğan, “12 Eylül referandumunda biz ne söylediysek hepsinin çıktığını, ama onlar ne söylediyse hepsinin tersinin olduğunu görüyoruz” dedi. Referandum sonrasındaki süreçte kadına şiddetle ilgili haberlerin yer aldığı bazı gazete kupürlerini hazırladıkları bir panoyu basın mensuplarıyla paylaşan Akdoğan, “12 Eylül referandumundan sonra olmayacağını söyledikleri, anayasa değişikliğine neden evet denmesi gerektiğini söyleyenlere bu pano ithaf olunur. Bu panoda yer alan haberler 3-5 tane gazeteden alınan kupürdür. 12 Eylül 2010’da demokratik anayasa diye yola çıkanlar, toplum sözleşmesi olan toplumsal bir mutabakatla yapılması gereken bir anayasayı toplumun önüne koymak yerine kendi anayasalarını çıkartmışlardır. Söylediklerinin hiçbirinin yerine gelmediği, bir yıllık dönem içinde mevcuttur. Ne sendikal haklarda gelişme olmuştur, ne memur haklarında bir gelişme olmuştur, ne kadın ve çocuk istismarı güvence altına alınmıştır, ne de kişi hakları ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır. Referanduma ilişkin BESOB Başkanı Arif Tak’ı da eleştiren Akdoğan, “O dönemde Hazreti Tak, ‘100 bini geçen esnafımızla Türkiye’ye daha demokratik hale getirecek olan bu değişiklik paketine evet diyecektir’ demişti” diye konuştu.

 

YENER ACAR’I TEBRİK EDİYORUZ

 

Uzun süre Bursa gündemini meşgul ettikten sonra bir kez daha Gürhan Akdoğan başkanlığındaki CHP yönetimi tarafından gündeme getirilen Kestel’deki BESOB Sanayi Sitesi’nin inşaat faaliyetlerinin durdurdu. Bu gelişmenin ardından Kestel Belediye Başkanı Yener Acar’ı kutladıklarını belirten Akdoğan, şunları söyledi:

“Buradaki hukuksuzluk tüm yönüyle ortadadır. Sayın Tak diyor ki, ‘biz gerekli girişimleri yaptık. Bakanımızla görüştük. Bakanımız önce şifahen onayladı. Ardından da gerekli belgeyi imzalayarak bize gönderdi. Bu mudur hukuk devleti. Onun ne yüreği, ne bir başka gücü bizi tehdit etmeye yetmez. Bizi cehenneme gönderemezsin ama o esnaf seni evine gönderir.

Biz kaçak bir yapıdır dedik. Ruhsatsız bir yapıdır dedik. İki gün sonra Kestel Belediye Başkanı Yener Acar yasalara saygılı davranmıştır, kendisini kutluyoruz. Türkiye’de ilk defa TOKİ’nin yaptığı inşaat bir yerel yönetici tarafından bizim de bu işi ortaya koymamızın ardından mühürlendi ve faaliyeti durduruldu. O dönem TOKİ’nin başkanı olan kişi Şehircilik ve Çevre Bakanıdır. O ruhsatsız yapının temelini de şuanda Türkiye’nin ikinci ismi olan bakan tarafından atılmıştır. Bu durum herkese örnek olmalıdır.”

Arif Tak Bunları da Duysun!

Ülke genelindeki 140 bin bakkal, yıllardır yasalaşmayı bekleyen ‘Hiper-Süper Marketler, Çok Amaçlı Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar Yasa Tasarısı Taslağı’nın yeni yasama yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nden çıkmasını bekliyor.

Ülke genelindeki 140 bin bakkal, yıllardır yasalaşmayı bekleyen ‘Hiper-Süper Marketler, Çok Amaçlı Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar Yasa Tasarısı Taslağı’nın yeni yasama yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nden çıkmasını bekliyor. Tasarının yasalaşması için Bursa’daki 3 bin 500 bakkal arasında imza kampanyası başlattıklarını belirten Bursa Bakkallar Esnaf Odası Başkanı Muhammed Nuri Örs, ülke genelindeki 146 bakkallar odasına bir mektup göndererek kampanyaya destek istedi.
        Türkiye genelindeki odaların da desteğiyle bakkallardan toplanılacak imzaların Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile TBMM’ye gönderileceğini anlatan Örs, “Sektörümüzde, acımasız, eşitliksiz, haksız ve dengesiz bir rekabet ortamı yaşanıyor. Böyle bir ortamda bütün umutlarımızla çıkmasını arzuladığımız ‘Hiper-Süper Marketler, Çok Amaçlı Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar Yasa Tasarısı Taslağı’ yıllardır bir türlü çıkartılmıyor. O zaman çareyi kendimiz üretmeliyiz. El birliği, güç birliği, iş birliği yaparak çözüm mekanizmalarının hayata geçirilmesinde itici güç oluşturmamız gerekiyor.” dedi. Oda temsilcilerine gönderdiği mektupta, zincir marketlerin sıkıntıya soktuğu bakkalların çareyi kendi iç dinamiklerinde araması gerektiğine 

işaret eden Örs, ülke genelindeki 140 bin bakkalın destek vermesiyle ortak aklı kullanarak, ortak çözüm mekanizmalarını harekete geçireceklerini kaydetti.
        Bursa Bakkallar Esnaf Odası Başkanı Muhammed Nuri Örs, 1997 yılında gündeme getirilen ancak bugüne kadar bir sonuç alınamayan tasarının yıllardır tozlu raflarda bekletildiğini öne sürdü. Örs şöyle devam etti: “Özetle ve önemle vurgulamak gerekir ki; oyunu kuralına göre oynamak zorundayız. Çağın gereklerine ve sektördeki değişim ve gelişmeye esnaf olarak ayak uydurmak zorundayız. Başlattığımız bu girişim; var olmak için, ayakta kalabilmek için ve rekabet gücümüzü artırmak için harekete geçmeliyiz. Ya sistem içerisinde yerimizi alacağız ve bununla birlikte rekabet gücümüzü artırarak ayakta kalacağız, böylece varlığımızı kalıcı-sürdürülebilir bir sistematiğe oturtacağız ya da sistem dışına itilerek, marketler zinciri, büyük mağazalar ve çok amaçlı alışveriş merkezlerinin yarattığı, haksız, dengesiz ve acımasız rekabet ortamı içerisinde hızla yok olup gideceğiz.”