GENEL BAŞKANLIĞA SAYIN KEMAL KILIÇDAROĞLU SEÇİLDİ


Sayın Başkan



Sevgili Cumhuriyet Halk Partililer



Ekranları başında bizi izleyen dinleyen halkımız.



Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum



iktidara geliyoruz. Yoksulların, ezilenlerin, işçilerin, emeklilerin haklarını korumak için geliyoruz. Böylesine bir görkemli bir toplantıda, kurultayımızda Mustafa Kemal’den İnönü’ye, Ecevit’ten Deniz Baykal’a kadar bize bırakılan görkemli tarihin sahibi olacağız ve o görkemli tarihi çağdaş uygarlığa taşıyacağız.  



Hepinizi en içten duygularla selamlıyorum. Aramızdaki bütün konuklara selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Televizyonların başında bizi izleyen yurttaşlarımı içtenlikle, saygılarımla kutluyorum. Hepinize tekrar merhaba diyorum. Yürekten, içten merhaba diyorum.  



İki olay yüreğimizi burktu. Sayın Baykal’a karşı yapılan komplonun failleri henüz çıkmış değil. O failleri bulmak bizim boynumuzun borcudur. Hükümete düşen görev, bu komplonun bir parçası değilse failleri çıkarmak zorundadır. Yoksa CHP iktidarında kaçarlarsa sonuna kadar gideceğiz ve bulacağız onları.  



İkinci olayımız Zonguldak’ta yaşanan dramdır. Zonguldak’ta 30 canımızı Karaelmas için kaybeden, alın teri döken, yüzlerindeki kömür karası alınlarındaki akı gösteren emekçilerin kaybıdır.  



Recep bey diyor ki, bu yörenin insanları bu tür olaylara alışık. Ölüm bu mesleğin kaderinde var diyor. Dünyanın her tarafında maden çıkarılır. Bizim kadar yaşamını yitiren emekçiler var mı? Bizim kadar yaşamını yitiren işçiler var mı? Nasıl oluyor da başka yerde kader olmayan bir olay Türkiye’de, Zonguldak’ta kader olabiliyor. Onların kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Bütün Türk ulusunun başı sağolsun. Meraklanmasınlar iş sağlığı ve iş güvenliği nedir biz onlara öğreteceğiz. Bu işçilerimizin bir sorunu daha var. Bu işçilerimizin bir derdi daha var. Yaşamlarını kaybeden bu işçilerimizin tamamı taşeron işçisi. CHP iktidarında taşeronluğu kesinlikle gömeceğiz. Hiçbir işçi, kamuda çalışan hiçbir işçi yaşamı boyunca asgari ücrete mahkum olmayacak. İş yasasının getirdiği bütün olanaklardan yararlanacak. Toplu sözleşmeli, grevli hakları olacak. Örgütlenmeden korkmayacağız, örgütlü toplum istiyoruz zaten biz.  



Buradan bütün Zonguldaklılara selam gönderiyorum. Ve Zonguldaklılara şunu söylüyorum. Kurultay’dan sonra ilk ziyaret edeceğim yer Zonguldak olacaktır. Emeğin başkenti Zonguldak olacaktır.  



AKP iktidarıyla beraber Türkiye’de taşlar yerinden oynadı. Sayın Başbakan geçen gün herhalde ülkeyi yönetmekte biraz zorlandı veya sorunları göz ardı etmek için CHP’nin içişleriyle uğraşmaya başladı. Benim bildiğim hiçbir Kasımpaşalı dedikoduyla uğraşmaz. Kasımpaşalılar yiğit insanlardır, tuttuklarını koparırlar, bel altı vurmazlar. Kasımpaşalı unvanını ondan geri almakta Kasımpaşalıların görevidir. AKP iktidarıyla beraber taşlar oynadı. Güdümlü bir siyaset var. Yönetiliyorlar bunlar, ülkeyi yönetmiyorlar. Birileri talimat veriyor, bunlar yerine getiriyorlar. Türkiye’nin taşeron iktidara ihtiyacı yoktur. Biz yöneteceğiz, halkla beraber yöneteceğiz, hakça yöneteceğiz! Ulusal değerlerimizi koruyacağız. Ulusal çıkarlarımızı savunacağız. Halkın çıkarlarından yana olacağız. Halk için halkla beraber mücadele edeceğiz. Yatağa aç çocuk girmeyecek artık bu ülkede. Türkiye’de yoksulluğun, işsizliğin, haksızlığın, rüşvetin sonunu getirmek inşallah bize nasip olacaktır. Demokrasi çıtasını yükselteceğiz, bağımsız, özgür, güzel bir Türkiye’yi elbirliğiyle yaratacağız. Bunlar demokrasi dediler demokrasiyi katlettiler. Hukuk dediler aydınları toplayıp tutukluluğu infaza dönüştürdüler. DGM’leri kaldırdılar özel güvenlik güçleri, özel mahkemelerle aynı sonucu elde etmek için çaba harcadılar. Size söz özel yetkili mahkemelere de son vermek bizim görevimiz olacaktır.  



Bunlar onurlu dış politika dediler Dubai’ye gidip 1 milyar dolara Türkiye’nin onurunu masaya yatırdılar. Bunun hesabını sormak bizim boynumuzun borcudur. Bu kongre tarihi bir kongredir. Bu kongrede kongrenin bütün üyeleri, bütün delegeleri, bütün milletvekilleri artık düğmeye basıyoruz. Artık uzun yürüyüşümüzü başlatıyoruz. Yürüyüş değil artık iktidara koşuyoruz! 



Mustafa Kemal ve arkadaşları bu ülkeyi kurarken önce halk dediler. Önce halk, ilk sözümüz halk, son sözümüzde halk olacaktır! Halkla beraber yürüyeceğiz! 



Biz Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan Türkiye’yi çekip kurtarmaya mecburuz, zorunluyuz. Bunun ahtını verdik artık. Bunu ancak ve ancak CHP yapabilir. Neden CHP yapabilir? Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Kuvva-i Milliye demektir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Müdafaa-i Hukuk demektir. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Anafartalar’dır, Conkbayırı’dır. İzmir’de Hasan Tahsin, Lozan’da İnönü’dür. Tuttuğunu koparır. Erzurum’da Nenehatun, Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam’dır. Cumhuriyet Halk Partisi budur. Genlerinde ulusal çıkarları korumak vardır. Halkının çıkarlarını korumak vardır. Cumhuriyet Halk Partisi değişimcidir ve devrimcidir. Değişimi ve devrimi sonuna kadar götüreceğiz. Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. Demokrasinin çıtasını yükselteceğiz. Korku imparatorluğu değil, sevgiyi ve egemenliği bu ülkede egemen kılacağız. Demokrasiyi hukukla güçlendireceğiz. Böylece yürekli insanların yaşadığı bir Türkiye’yi yaratacağız yeniden. Kardeşçe beraber olacağız. Kine asla ve asla kitabımızda yer yoktur. Düşmanımız kindir diyen bir felsefeyi sonuna kadar götüreceğiz.  



Bir ozanımız diyor ki, yok edin insanın insana kulluğunu. Yok edeceğiz insanın insana kulluğunu. Kardeşçe yaşacağız bu coğrafyada. Barış türküleri söyleyeceğiz. Kol kola, omuz omuza mücadele edeceğiz. Açlığa karşı, yoksulluğa karşı, demokrasi çıtasının yükseltilmesi için hep beraber bu coğrafyada hepimiz kucaklaşarak güzel Türkiye’yi yaratacağız yeniden. Yaratacağız, çaycısıyla, simitçisiyle, işçisiyle, çiftçisiyle, emeklisiyle, bütün toplum katmanlarıyla beraber olacağız.  



Bu ülkeyi kuran lider şunu söylüyor. Aynen okuyorum değerli arkadaşlarım. “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonrada istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar” diyor. AKP’nin izlediği ekonomi politikasına bakın. Üretmeyin diyorlar, tarlayı ekmeyin para vereceğiz. Fabrikalar çalışmasın. Peki bu ülkenin karnı nasıl doyacak? Birileri için Türkiye pazar mıdır? Buna izin vermeyeceğiz. Yeniden üreten bir Türkiye’yi kuracağız. Sanayicisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla, serbest meslek erbabıyla istihdam yaratan, katma değer yaratan ve yarattığı katma değeri hakça bölüşen bir Türkiye yaratacağız. Çağdaşlığın gereği neyse tamamını yapacağız. Yenilikçiyi teşvik edeceğiz. Arge yatırımlarına mutlaka ama mutlaka olağanüstü destek vereceğiz. Sanayici artık bu ülkenin kamu görevlisidir. Çalışacak, üretecek, istihdam yaratacak, uluslararası alanda piyasalarda rekabet edecek, onun önünü biz açacağız. Bütün bürokratik engelleri kaldıracağız. Sanayici üretecek, istihdam yaratacak. Ve bir şey daha söylüyorum değerli arkadaşlarım. Her organize sanayi bölgesinde sanayicinin beklediği ara eleman sıkıntısını gidermek için mutlaka ama mutlaka organize sanayi bölgelerinde yatılı meslek liseleri kuracağız. Kimseye yük olmayacak o çocuklar. Anne babalarına yük olmayacaklar. Gelecekler okuyacaklar. Belli bir süreden sonra o bölgede gene sanayi bölgesinde stajını yapacak, mezun olduğu zamanda işi hazır olacak. Türkiye’yi kurtaracağız ve silkeleyeceğiz Türkiye’yi. Mutlaka ama mutlaka bunları yapacağız. Elbirliğiyle yapacağız. 



Bugün bizim kurultayımız var. Türkiye Odalar Borsalar Birliğinin de kurultayı var. Geçen kurultayda Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu Başbakanın gözünün içine bakarak aynen şunları söylüyordu. Türkiye Avrupa’nın en büyük otobüs üretim merkezi. Yunanistan’da kullanılan otobüslerin %42’si Türkiye’de üretiliyor. Niçin Türkiye dışarıdan otobüs satın alıyor diyor Sayın Başbakan. Bu ülkede önce kendi sanayicinizi destekleyeceksiniz. Benim ülkemde otobüs üretiliyorsa niye ben dışarıdan otobüs alıyorum? Üstelik daha pahalıya alıyorum? Bunun hesabını her gittiğimiz yerde bu iktidara sormak zorundayız. Çiftçiyi perişan ettiler. Yunanistan’dan pamuk ithal etme ayıbı kime ait? Ortadoğu’yu besleyecek ovalarımız var. Bir dönem Ortadoğu’yu besleyecek hayvancılığımız vardı. Şimdi dışarıdan et ithal ediyoruz. Bu ayıp kime ait? Bütün üreticilerimizin, bütün köylülerimizin, bütün çiftçilerimizin bu gerçeği bilmesi lazım. Biz halk için çalışacağız, sanayici için çalışacağız, çiftçi için çalışacağız, üreten için çalışacağız, serbest meslek erbabı için çalışacağız. Herkese, her ortamda olanak sağlayacağız. Yeter ki katma değer yaratalım. Yeter ki yarattığımız katma değeri hakça bölüşelim. Biz üreticinin cezalandırıldığı değil, üreticinin ödüllendirildiği biz düzeni getireceğiz. Bunlar üreteni cezalandırıyorlar. Biz üreteni ödüllendireceğiz.  



Sorsanız Türkiye’nin en büyük sorunu nedir diye. İşsizlik. Üniversiteyi bitiriyor çocuk iş arıyor. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranı %35 – 40’lara çıktı. Batman’a, Hakkari’ye gidin %50’lilerde işsizlik oranı. Gençler kahvelerde oturuyorlar. İşsizlik açlıktır, işsizlik yoksulluktur, işsizlik moral değerleri yitirmedir, işsizlik gelecek kaygısı taşıyan insanın içindeki kor ateştir. İşsizlik moral değerlerin kaybedilmesidir. Peki işsizliği bu kadar artırdılar, ne oldu işsizlik giderildi mi? İşsizlik sorunu çözüldü mü? ……………. Her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kural yoktur. Bu anlayışı şiddetle ama şiddetle reddediyoruz. Milletimize karşı yapılmış bir hakaret olarak algılıyoruz biz bunu.  



Saygıdeğer arkadaşlarım, yıllardır kanayan bir yaramız var. 30 bin yurttaşımızı, canımızı yitirdik. Ama maalesef bugüne kadar izlediğimiz politikalarla adeta teröre destek verdik. İşsizlik yarattık, yoksulluk yarattık. Özelleştirdiğimiz fabrikalardaki işçileri kapının önüne koyduk. Hayvancılığı öldürdük, doğu ve güneydoğuda adeta geçleri teröre gidebilirsiniz diye onlara yol gösterdik. Bu anlayışı tersyüz edeceğiz. O bölgede önce istihdam yaratmak için çaba harcayacağız. Özelleştirmeleri o bölgede yapmayacağız. Özel sektör o bölgede gidip fabrika kuracaksa sıfır faizli banka kredisini devlet verecek. Gidin yatırım yapın diyecek. Mayınlı araziler vardı biliyorsunuz. Mayınlı arazileri topraksız köylüye dağıtacağız. Topraksız köylüde toprak sahibi olacak. O da çalışıp üretecek, o da alın teri dökecek, o da çoluk çocuğunu alın teriyle kazandığı gelirle besleyecek, onlara da gelecek vaat edecek.  



GAP’la ilgili biliyorsunuz işçilerin sırtından işsizlik sigortası fonundaki paranın bir kısmını alıp efendim GAP’a yatırım yapacağız, onun finansman desteğini sağlayacağız diye özel bir yasa çıkardılar. Bizde dedik ki mademki doğu güneydoğuya yatırım yapacaksın, mademki o insanlara iş, aş kapısı aralayacaksın bizde buna destek veriyoruz.  



Şimdi buradan soruyorum Sayın Başbakana, Recep bey, Recep bey, işsizlik fonundan aldığın paranın ne kadarını GAP’a harcadın açıkla bana bakayım. Soralım, Recep beyde açıklasın bakalım. Bir şey çok önemli değerli arkadaşlarım. Siyasetin odağına etnik kimliği ve inançları koyan siyaset bizim dostluğumuz olan bir siyaset değildir. Siyasetin odağına inançları ve etnik koyan siyaset toplumda ayrışmayı dinamitleyen siyasettir. Biz ayrışmayı değil, beraber olmanın çabasını göstereceğiz.  



Bakınız; hiç kimsenin kendi baba ve annesini seçme özgürlüğü yoktur. Böyle bir ortamda hangi gerekçeyle siz etnik kimliği siyasetin odağına koyarsınız. Her etnik kimliğe saygımız var. Her etnik kimlikten yurttaşımızın başımızın üstünde yeri var. Her inancada saygılıyız. Yurttaşlarıma şunu söylüyorum. Onların temizliğini, duygularını sömürüp siyasete malzeme yapanlara oy vermeyin. Sizi soya soya kendileri villalı havuzlar yapmaya başladılar.  



Doğu ve güneydoğuda yapılan ayrışma politikalarını tersyüz edeceğiz. Herkesin karnı doyacak bu ülkede. Refah devletini tabana yayacağız. Kazandığımız değerleri halk için harcayacağız. Halkla beraber yola çıkacağız ve göreceksiniz Türkiye’de barış rüzgarları esecek, kardeşlik rüzgarları esecek, beraber kucaklaşacağız. Omuz omuza Türkiye’nin kaderini değiştireceğiz. İnançlara saygılı olacağız, her etnik kimliğe de saygılı olacağız. Bizim için insan önemlidir. İnsanı baş tacı edeceğiz. İnsan inançlarıyla ve etnik kimliğiyle bizim başımızın üstündedir. Onu kucaklayacağız, onun işsizlik sorununu çözeceğiz. Şunu bilmenizi isterim. Hangi evde bir kadın işsiz kocası akşam gelirken yaşadığı dramı nasıl anlatabilir. O dramı yaşamak farklı bir olaydır. O dramı tersyüz edeceğiz. Onlarında gülmeye hakkı vardır, onlarında çocuklarını beslemeye hakkı vardır. Bunu da çözeceğiz biz.  



İki sözde emekliler için etmek istiyorum. Türkiye’de 9 milyon 200 bin emekli var. Emeklilere bir şey söylüyorum. Emekliler ilk seçimlerde AKP’yi malulen emekli etmek zorundadırlar. Neden malulen emekli etmek zorundadırlar diyorum. Neden malulen emekli etmek zorundadırlar diyorum AKP’yi ve onun yandaşlarını? Çünkü iki tane büyük ayıp yaptılar. Bir; bir yasa çıkardılar. Dediler ki emeklilere milli gelir artışından pay verilmez. Ve emeklileri bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşı yaptılar. Size söz emekliler yine bu ülkenin birinci sınıf yurttaşı olacak. Bunu değiştireceğiz. Mademki yarattığımız değerleri hakça bölüşeceğiz, yarattığımız katma değeri hakça bölüşeceğiz emeklide bu ülkenin yurttaşıdır. O da yaratılan katma değerden hakkını alacaktır. Ona milli gelir artışından pay vermek CHP’nin boynunun borcudur.  



Emeklilere bir şey daha söylemek istiyorum. Yıllardır bekliyorlar intibak yasası ne zaman çıkacak diye. Yine aldattılar. Buradan yine emeklilere söz veriyorum. CHP iktidarında intibak yasasını mutlaka çıkaracağız. Emeklilerin üzerinde şunun için duruyorum. Şikayet ediyorlar her gittikleri yerde geçinemiyoruz diye. İyide kardeşim geçinemiyorsan niye gidip AKP’ye oy veriyorsun? Senin haklarını ben savunuyorum. Her yerde, her ortamda savunuyorum. Seni ikinci sınıf yurttaş yerine koydukları zaman biz TBMM salonunu terk ettik. Senin yüzünden yaptık biz bunu. Emekli dediğimiz bir köşeye atılmış bir insan değil. Yıllar yılı çalıştı, yıllar yılı üretti, alın teri döktü, iş kazası, meslek hastalığı geçirdi. Bazıları yaşamlarını yitirdi. Peki bu kadar çalışmanın bedeli emekli olduktan sonra bir köşeye atılmak mıdır? AKP onları aldı bir köşeye attı. Biz oradan çıkarmak istiyoruz. Onları baş tacı yapacağız ve emeklilere diyoruz ki, senin istediğin değişiklikler Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarından geçer.  



Bugün 2 milyon esnaf can çekişiyor. Aslında esnaf özü itibariyle sosyal demokrattır. Sabahın köründe kalkar, dükkanını açar, etrafı temizler, gelen müşteriye saygıyla bakar, yanında varsa çırak çalıştırır, devletten hiçbir şey beklemez, birde götürür devlete vergi verir. Siz ne yapıyorsunuz? Esnafı bitiriyorsunuz. Esnaftan isteğim. Esnaftan da istiyorum. Oy istiyorum esnaftan. Senin sonunu getirene ben dur diyeceğim. Recep bey bir mucize daha söyledi. Efendim bu küçük bakkalların tamamı birleşsin süpermarket kursun. Ben diyorum Recep bey ekonomi bilmiyor diye siz inanmıyorsunuz. Kim bu aklı fikri veriyor Recep beye onu da anlamıyorum ben. Ama meraklanmasın CHP iktidarında ekonomi neymiş görecek.  



Bir manzarayı hiç unutmuyorum değerli arkadaşlarım. Diyarbakır’ın Bağlar semtinde bundan yıllarca önce bir kamyonun üzerinden kadınlara ekmek dağıtılıyor. Kadınlar bir ekmeği almak için çamurlarda debeleniyorlar. Bu manzara Türkiye manzarası. Veya yoksulları alıyorsunuz kuyruğa diziyorsunuz onlara bir şeyler vermek için. Şimdi ben size soruyorum. Bizim inançlarımıza göre sağ elin verdiğini sol el görmeyecek değil mi? Öyle değil mi? Peki şimdi Recep beye sormayacak mıyız senin yaptığın nedir Allah aşkına? Senin yaptığında inanç var mı? İnsaf var mı, insan onuru var mı? Sen bir insanın yoksulluğunu nasıl teşhir edebilirsin? Bir insanın yoksulluğuyla nasıl oynayabilirsin?  



Bunlar sosyal devleti unuttular. Evet halkın devrimcisi olacağız. Çünkü halk için çalışacağız biz. Yoksulluğu tarihe gömmek bizim boynumuzun borcudur. Bu coğrafyada bir tek çocuk bile yatağa aç girmeyecek. Bunun mücadelesini vereceğiz biz. Bunlar yurttaşlık kavramını ortadan kaldırıp kul mantığını getiriyorlar. Çünkü sosyal devleti kaldırıp sadaka devleti getiriyorlar. Anayasanın 60. maddesine aykırıdır yaptıkları uygulamalar. Bunlar birde diyorlar ki demokrasi, hak diyorlar, özgürlük diyorlar. Sen insanın yoksulluğunu siyasi sömürü malzemesi haline hangi gerekçeyle getirebilirsin? Hangi hukuk mantığıyla getirebilirsin? Hangi inançla getirebilirsin? Diyeceksiniz ki peki siz ne yapacaksınız? Bir şey söyleyeyim önce. İşçiye söylüyorum, emekliye söylüyorum, işsize söylüyorum, atanamayan öğretmenlere söylüyorum. Bu düzen bizim aşımıza, ekmeğimize göz koyan düzendir. Ahmet Arif’in dediği gibi bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır. Bunları tanı, tanıda büyü diyor Adiloş bebe.  



Hiç meraklanmayın kesinlikle AKP halkla hesap verecek. Bugüne kadar yapanın yanına kar kaldı. Soyula soyula millette ceket kalmadı, gömlek kalmadı. Pantolonunu bile almaya kalkıyorlar. İnançları sömürüyorlar. Deniz Feneri örneği hepinizin önündedir. Yoksula yardım yapacağı deyip kendileri köşeyi dönüyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Sonuna kadar gideceğiz. Kaçarlarsa kaçtıkları yere kadar gideceğiz.  



Şimdi diyeceksiniz ki, siz yoksulluğu nasıl çözeceksiniz? Yoksulluğu çözmenin yolu aile sigortasıdır. Her ailenin sigortası olacak. Uluslararası çalışma örgütünün kabul ettiği 102 sayılı sözleşmenin 9. sigorta dalını Türkiye’de uygulayacağız. 1971’den beri bu sigorta dalı uygulanmıyor. Sormayacak mısınız niye uygulanmıyor bu? Emeklilik var, malullük var, iş kazası var, meslek hastalığı var, analık sigortası var, sağlık var. Niye aile sigortası yok? Çünkü yoksulun yoksulluğunu sömürmek bunların marifetidir. Recep bey bunu da duysun! Aile sigortasını getireceğiz. Yoksul yoksulluğunu giderme hakkını sosyal devletten isteyecek. Onun hakkıdır diyeceğiz biz. Gidip birilerine yalvarmayacak. Bana kömür, makarna, bulgur gelir mi demeyecek. Kadının banka hesabına parayı yatıracağız. Onuruyla alacak, çocuk çocuğunun rızkını sağlayacak. Kime oy verirse versin onun oyuna biz saygı duyacağız. CHP’ye mi verir, başka bir partiye mi verir hiç önemli değil. Bizim için önemli olan o bir insandır ve onun yoksulluğunu gidermekte bizim boynumuzun borcudur.  



Şimdi size bir şey daha anlatayım. Recep bey çok sık milli irade der. Milli irade böyle, milli irade şöyle, milli irade tecelli etti vs. Allah aşkına bunlar son seçimde kaç aldılar? %47. Milli iradeye saygımız var. Oy veren bütün yurttaşlarımıza da saygımız var. Ve bu seçimlerde düşünmelerini de isteriz ayrıca. Kendileri oy verdiler başlarına geleni gördüler. Şimdi %47 oy alıyor mecliste %60’ı temsil ediyor. %13 milli irade gaspı var. Başkasının iradesini sen temsil edemezsin. Siyasi Partiler Yasasına getirmişsin %10 barajı fakir fukaranın oyunu kendi milli iraden gibi kabul ediyorsun. Söz veriyoruz %10 barajını aşağı çekeceğiz. Böylece Recep beyin gerçek milli iradesini de görmüş olacağız. Öyle başkalarının oyunu kendi iradesiymiş gibi ortaya çıkıp övüne övüne anlatmasın. Ney senin iraden çıksın bakalım mecliste de o kadar temsil edil. Bunu yapacağız.  



Şimdi bakın değerli arkadaşlarım, bir şeye kesinlikle inanmanızı istiyorum. AKP ne diyorsa bil ki aksi olacak. Demokrasi diyorsa bilin ki demokrasi rafa kaldırılıyor. Hak ve özgürlükler deniyorsa bilin ki hak ve özgürlükler askıya alınacak. Tam bir korku imparatorluğu yaratıyorlar. Şimdi yaptıkları son anayasa değişikliği de kendi korku imparatorluklarının hukuksal temellerini hazırlamak istiyorlar. Buna meydan vermeyeceğiz, bunun mücadelesini yapacağız.  



Bakınız şimdi bu ülkede iş verenler, medya, sendikalar, sivil toplum kuruluşları hepsi korkudan konuşamıyor. Sokaktaki sade vatandaş bile telefonla konuşmaktan korkuyor dinlenir miyim diye. Ne diyorlar bunun adına? Demokrasi. Şimdi ben size soruyorum bu demokrasimi, faşist yönetim mi? Faşizme geçit yok. İzin vermeyeceğiz, demokrasi çıtasını yükselteceğiz. Bu ülkede demokrasi çıtası hukukun egemenliğiyle ancak kurulabilir. Hukuku yüreklendirmeniz lazım. Yargı bağımsızlığını sağlamanız lazım. Herkesin gidip davasının görüldüğü yerde güven duyması lazım. Eğer bir korku imparatorluğu yaratırsanız, kimse korkudan Recep beyi eleştiremiyor. Recep bey elini kaldırıyor herkes övüyor. Recep bey oturuyor herkes övüyor. Recep bey konuşuyor ağzından bal damlıyor. Nasıl bir düzendir bu? Benim bildiğim kadar iktidarlar eleştirilir. Kimse korkudan eleştiremiyor. Bu korku imparatorluğunu sonlandırmak bize nasip olacak. Biz bunu yapacağız.  



Bir şey daha söyleyeyim. Medya halkın gözü, kulağı ve sesidir. Halkın sözü medyada yankılanır. Halktan alınan iletişim bir şekliyle medyaya yansır. AKP iktidarından önce yandaş medya diye bir kavram yoktu. Şimdi bir kavram çıktı yandaş medya. Bu kavramdan memnun musunuz arkadaşlar? O zaman yapacağımız bir şey var. CHP iktidarında medya gerçekten medya olacaktır, besleme medya bitecektir artık. Şimdi yandaş halkın gözü, kulağı ve sesi değil. Sevgili Recep’in gözü, kulağı ve sesi. Bunu gayet iyi biliyoruz biz.  



Bu arada bir şey daha var. Sizin her yaktığınız elektrik, her ödediğiniz vergiden TRT’ye pay gider. TRT’yi izliyor musunuz? Çünkü TRT’nin yeni adı Tayyip Radyo Televizyon Kurumu. Buna da isyan ediyoruz. Neden isyan ediyoruz? Benim vergimle bana haber vermiyorsun. Benim vergimle oturuyorsun kimin ne kadar para aldığını açıklamıyorsun. Hani saydamdı burası? Hani demokrasi vardı? Hani hukuk vardı? Onlar sadece halkı kandırmak için kullandıkları sözcükler. Bütün bunların içini boşalttılar. Bütün değer yargılarımızı altüst ettiler. Ama bunları yeniden inşa etmek, yeniden kurmak, halkın güvenini kazanmak inşallah bize nasip olacak. Bunu yapacağız.  



Bir şey daha söyleyeyim. Buda çok önemli bana göre. Şimdi bunlar sözde toplumun her kesimine sahip çıkıyorlar. Buradan söylüyorum. İstanbul’un merdiven altı atölyelerinde binlerce genç kız, başörtülü genç kız üretim yapar. Siz hiç AKP’nin, yani Recep beyin bu genç kızların ya kayıt dışı çalışıyorlar, bunları sigortalı yapalım, sendikalı yapalım dediğini duydunuz mu? İşte o başörtüsünü bunlar sömürüyorlar. Biz onlara gideceğiz, merdiven altı atölyelere gireceğiz. O genç kızlarımıza diyeceğiz ki, ben seni sigortalı yapacağım. Ben seni sendikalı yapacağım, sen üreteceksin, kazanacaksın ve gelecek güvencesi senin ellerinde olacak. Bunu biz yapacağız. Hiç kimseyi ötekileştirme lüksümüz yok. Bu bana oy vermez diye bir kaygımızda yok. Gideceğiz. Onun sorununu çözmek istiyoruz zaten biz. Biz onların rantına değil, biz ülkenin sorunlarına talibiz. Biz bu ülkenin sorunlarını çözmek için varız zaten. Onun için yola çıktık, onun için koşuyoruz, onun için seçim sandığına kadar koşmaya da devam edeceğiz.  



Şimdi bunlar bir anayasa değişikliği yaptılar. Şimdi anayasa değişikliğinin temel hedefi yargıyı ele geçirmek. Şimdi millet sanmasın ki bu anayasa değişikliği çıktı, yarın referandum olacak, benim işsizlik sorunum çözülecek. Yok öyle bir şey. Benim yoksulluk sorunum çözülecek. Yok öyle bir şey. Daha özgür olacağım. Yok öyle bir şey. Memurun grev hakkı olacak. Yok öyle bir şey. Var olan hakların bir kısmı ellerinden alınıyor memurların. Memurlar farkında mı bilmiyorum. Sanacak ki vatandaş bu çıktığı zaman yargı reformu diyorlar, bu yasa çıktığı zaman benim davam 10 yıl, 15 yıl sürmeyecek kısa sürede sonuçlanacak. Yok öyle bir şey. Yargının sorunları var. Vatandaşın davaları erken bitmiyor, harçlar yüksek, yargıya başvurmak pahalı. Peki bunları çözüyorlar mı? Hayır. Burada hiçbir şey yok. Vatandaş sanmasın bu sorunlar çözülecekte bizde gidip o anayasa değişikliklerine oy verelim. Tam tersine yargıyı ele geçirmek yandaş medyadan sonra yandaş yargı yaratmak için bunu yapıyorlar. Gezeceğiz, anlatacağız, vatandaşımızdan diyeceğiz ki bu yasa çıkarsa bilin ki artık Türkiye farklı bir noktaya gidiyor. Ha diyeceksiniz ki siz yapacak mısınız bir değişiklik? CHP iktidarında söz veriyoruz. Kesinlikle ama kesinlikle çağdaş, batı standartlarına uygun, bizim insanımızın kültürünü özümseyen bir anayasayı yapacağız. Güçler ayrılığı ilkesini kuvvetlendireceğiz. Demokrasi çıtasını yükselteceğiz. Atatürk’ün vasiyeti 12 Eylül’de çiğnendi. O vasiyetin gereğini de yapacağız. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu eski konumuna gelecek.  



Şimdi bir şey sorayım size vatandaşa gidelim, Recep bey referandumdan hoşlanıyor. Gidelim referanduma bakalım bu dokunulmazlıkları vatandaş kaldırın diyor mu, demiyor mu? Recep bey sen referandumdan hoşlanıyordun buyurun gidelim. Gidemez. Niye gidemez? Çünkü Recep beyin yargı fobisi var. Bu fobiyi henüz atmış değil. Seçimlerden önce söz verdin. Daha sonrada söz verdin. Niye kaldırmıyorsun? Ama size söz dokunulmazlıkları mutlaka ama mutlaka CHP iktidarında kaldıracağız.  



Bakın bir aldatmacadan örnek vereyim size. Anayasa değişikliklerinden bir maddede efendim ekonomik sosyal konsey kurulacak. Zaten var ekonomik sosyal konsey. Yasaya göre 3 ayda bir toplanması lazım. Bir yıldır toplanmıyor. Sen kimi aldatıyorsun Recep bey? Çıkıp millete bunu bir anlatsana. Millet bir bunu görsün bakalım. Sen bu ekonomik sosyal konseyi niye toplamıyorsun? İşsizlik var, yoksulluk var. E sosyal devlet diyorsun. Toplayamazlar, toplamazlar. Çünkü onların işine gelmez. Recep bey bir şey daha söyledi. Efendim Ana Muhalefet Partisi Anayasa Mahkemesine gidiyor. Anayasa Mahkemesi de Ana Muhalefet Mahkemesi oldu diyor. Ben diyordum ekonomi bilmiyor Recep bey. Bunun üstüne birde Recep bey hukukta bilmiyor. Recep beyin hukuk kültürü de yok.  



Sevgili Recep bey biz Fransız Anayasa Mahkemesine mi başvurduk? Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesine başvurduk. Hatta Recep beye bir şey daha söyleyelim. Biz milletvekili, oy aldık vatandaştan. Gittik milletvekili olduk. Kürsüye çıktık bu anayasaya sadakat dolayısıyla namusumuz ve şerefimiz üzerine söz verdik. Recep beyde aynı yemini içti. Peki sen anayasanın ilgili maddelerine aykırı düzenleme yaparsan, bizde bunu görüp, duyup, bilip sesimizi çıkarmazsak ettiğimiz yemini çiğnemez miyiz? Bizim namusumuz ve şerefimiz bu kadar ucuz mu?



Birileri için bir şey diyemem. Ama biz eğer anayasanın değişmez ilkelerine aykırı düzenleme yapılıyorsa elbette Anayasa Mahkemesine gideceğiz. Çünkü biz halkın çıkarlarını savunuyoruz, Recep beyin çıkarlarını değil. Ortada bir hukuk cinayeti var. Diyor ki Recep bey, efendim failiyle uğraşmayın. Biz biliyoruz bunun faili sende. Sensin. Biz onun için uğraşıyoruz zaten. Hukuku katlediyorsun diyorsun sen sesini çıkarma. Olmaz. Hukukun gereği neyse onu yapacağız. 



Şimdi bakın, Recep bey diyor ya efendim Ana Muhalefet Mahkemesi. Bunlar hep başvururlar. Şimdi bakın ben size örnekler vereceğim. Eğer biz Anayasa Mahkemesine başvurmasaydık ne olacaktı? İçinizde emekli olup çalışan esnaf arkadaşlarım var herhalde. Onların emekli aylıklarından %10 sosyal güvenlik destek primi kesiliyordu. Ne yaptılar? O sosyal güvenlik destek primini %40’a çıkardılar. Biz Anayasa Mahkemesine gittik iptal edildi. Yani şimdi biz kötümü yaptık? Yani esnafın hakkını korumadık mı? Mayınlı araziler biliyorsunuz günlerce parlamentoda tartışıldı. Recep bey 44 yıllığına birilerine tezgahlayacaktı. Biz Anayasa Mahkemesine gittik iptal ettirdik. Yanlış mı yaptık yani? Yani topraksız köylüye bunu vermek suç mu? Biz topraksız köylüye vereceğiz onu. Recep bey sulanmasın o işe. Bunlar bir yasal düzenleme daha yaptılar. Yabancılar Türkiye’de elde ettikleri faiz gelirinden vergi vermiyor, ama bizim Türk işadamı aldığı zaman vergi veriyor. Ya dedik bu eşitlik ilkesine aykırı. Gittik Anayasa Mahkemesine. Yani biz kendi işadamımızı savunduk, koruduk diye suç mu işledik? Ücretle çalışanlar daha ağır vergilenecekti öyle bir düzenleme yaptılar. Bunun için Anayasa Mahkemesine gittik. Anayasa Mahkemesi dedi ki hayır ücretlerin korunması lazım. Ücretleri daha ağır vergileyemezsiniz. Ve iptal etti. Yani biz şimdi ücretlerin haklarını koruduk diye suç mu işledik?  



Bir şey daha yaptılar bunlar. Emekli aylıklarından %1 sağlık sigortası primi kesilecekti. Bunun içinde Anayasa Mahkemesine gittik. Anayasa Mahkemesi bunu da iptal etti. Peki yani emeklilerin hakkını korumak suç mu oluyor bu ülkede? Bunlar bir şey daha yaptılar. TBMM’nin yetkisini Maliye Bakanına verdiler. Biz bunun içinde Anayasa Mahkemesine gittik. Dedik ki siz parlamentonun yetkisini Maliye Bakanına veremezsiniz. Anayasa Mahkemesi bunu da iptal etti. Yani parlamentonun iradesini bir adama teslim etmek demokrasimi oluyor bu ülkede?  



Bir konu için daha gittik Anayasa Mahkemesine. Bunlar bir yasa çıkardılar. Özelleştirilecek kurum ihaleden sonra özelleştirme şartlarını değiştirme konusunda yetki aldılar. Düşünün ihale yapmışsınız, sonuçlanmış, daha sonra ihale şartlarını değiştiriyorsunuz. Dedik ya böyle bir ihale düzeni olmaz. Bu vurgun düzenidir, peşkeş düzenidir. Bunun içinde Anayasa Mahkemesine gittik bu da iptal edildi. Recep beyin fobileri buradan kaynaklanıyor arkadaşlar. Kurmak istediği yalan düzenine, talan düzenine karşı mücadele ettiğimiz için korkuyor Recep bey. Ama korksun, korkmaya da devam etsin. Çünkü CHP iktidarı geliyor artık!  



Size bir söz daha veriyoruz. CHP iktidarında ilk yapılacak işlerden birisi siyasi ahlak yasasını çıkarmaktır. Siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. Parlamentoda vurguncunun, talancının, hayali ihracatçısın, ihaleye fesat karıştıranın, dolandırıcının, kalpazanın yeri yoktur. Bunları silip atacağız. Bu yasayı çıkaracağız ki artık bu ülkede naylon faturacıdan Maliye Bakanı, Ali Dibocudan Adalet Bakanı, Kalpazandan da Başbakan olmasın! 



Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak bizim boynumuzun borcudur. Eğer parlamentoya milletvekili gelecekse dürüst adam gelsin. Milletin vekili olsun, milletin sesini duysun. Millet perişan, o cebini doldurmakla meşgul. Bu düzeni yıkacağız. Ve bir anlayışı artık bu ülkeye getireceğiz. Politikacı halka hesap vermeyi namuslu bir görev kabul etmelidir. Hesap vermekten kimse korkmamalıdır. Alın teriyle kazanılan paranın, alın teriyle oluşturulan servetin başımızın üstünde yeri var. Ama birileri cebini dolduruyor, fakir fukarayı dolandırıyorsa artık ona da hesap soralım müsaade ederseniz. Hesap soracağız artık.  



Bizim bir anlayışımız daha var. Parlamentodan bütçe geçer. Bütçe konuşulur ve biter. Ama bir kanun daha var. Adına kesin hesap kanunu derler. Geçmiş bütçe, öngörülen hedefler, harcanan paralar nerede kullanıldı, ne yapıldı, amaca ulaşıldı mı, ulaşılmadı mı? Bu bir iki konuşur ve kaybolur gider. Size söz parlamentoda Plan Bütçe Yasası Komisyonu dışında birde Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Kesin Hesap Komisyonunun Başkanı da Ana Muhalefet Partisinden olacak. Bizi sorgulayacak, bizde hesap vereceğiz. Onun için diyorum hesap vermekten korkmayacağız diye. Vatandaşın dişinden tırnağından aldığımız 5 kuruş verginin hesabını vermezseniz bu ülkeye demokrasi gelir mi? Bu ülkeye barış gelir mi? Bu ülkede işsizlik biter mi? Bu ülkede yoksulluk biter mi? Hesap vereceğiz. Aldığımız paralarla ülkeyi kalkındıracağız. Ülkeyi çağdaş uygarlığa yetiştireceğiz, kavuşturacağız.  



Şimdi benim hazmedemediğim bir şey daha var. Bir mağdur edebiyatıdır gidiyor. Ne biçim mağdurluktur bu? Efendim 7 yıldızlı otellerde tatil yaparsın, adam mağdur. Efendim 5 yıldızlı otellerde düğün yaparsın, saraylarda düğün yaparsın adamcağız mağdur. Çin Seddi gibi çift duvarlı örersin, 5 tane villayı alırsın, yanında helikopter pisti havuzlu villanda oturursun adamcağız mağdur. 4 çekerli ciplere binersin, keyfin yerinde gıcır, para pul derdin yok ama adamcağız mağdur. Anlamak mümkün değil. İşsizlik var, yoksulluk var, yatağa aç giren çocuklar var. Beyefendiye bir uçak yetmiyor, Recep bey ikinci uçağı alıyor gene mağdur. Çocuğunu Amerika’da okutursun, masrafını da bir işverene yüklersin ama Recep bey mağdur. Katar Emiri’nin düğüne gidersin, üstelik Başbakanlık uçağını da kullanırsın ama beyefendiler mağdur. Anlamak mümkün değil. Yoksa bu ülkede mağdur olan bizim anladığımız anlamda emekliler mi, işsizler mi, atanamayan öğretmenler mi, yoksullar mı, sokakta kağıt toplayanlar mı? Bunlar mağdur değil mi? Hele hele dershane parasını ödemedi diye eşi hapse giren, çocuğu intihar eden aile Allah aşkına hiç mağdur değil mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Geçimini sağlamak için böbreğini satan vatandaş mağdur değil mi? Beyler han hamam sahibi oldular mağdur, vatandaş perişan o mağdur değil. Bu anlayışı da tersyüz edeceğiz. Doğru eğri oldu, eğride doğru oldu AKP iktidarında. Bunu değiştireceğiz, eğri eğri olacak, doğruda doğru.  



Şu da çok önemli. Türkiye’nin dış politikası. Bir satranç ustalığıyla yaklaşmak lazım dış politikaya. Hamleleri göreceksin. Kişisellikle, duygusallıkla dış politika yürütülemez. Oldu bittiyle dış politika yönetilemez. Yılların alın teri var orada. Uzun uzun bürokratlar önce çalışırlar, oluştururlar, görüşler çıkar. Ülkelerin karşılıklı çıkarları var. Siz ben gidip imza atayım bu sorun çözülsün dediğin zaman çözülmez. Çözemediler işte. Kıbrıs’ı gördünüz. Kıbrıs halkı ne yaptı? AKP’nin getirdiği iktidarı sandığa gömdü. Şimdi sıra bizim milletimizde, bizim halkımızda. Önümüzde seçim var, Kıbrıslıların yaptığı gibi AKP’yi burada da sandığa gömeceğiz. Duygusallıkla dış politika gitmez. At pazarlıklarıyla dış politika gitmez. Dubai’de anlaşma imzalayacaksın 1 milyar dolara Türkiye’nin onurunu masaya yatıracaksın. Buna dış politika denmez. Bunun hukuktaki adı vatana ihanettir. Bu kadar açık söylüyorum.  



Bir şey daha söyleyeyim size. Japonlarla bir anlaşma yaptılar bunlar ve meclise geldi. Koşullardan birisi ne biliyor musunuz? Kimseye rüşvet vermeyeceksiniz. Evet. Ve CHP itiraz ettiği için bu uygulanmadı. Bunun altına bakanlar nasıl imza atarlar. Bu ülkenin onuru yok mu Allah aşkına?  



Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği çok önemli. İkinci Genel Başkanımızın imzasıyla başlamıştır bu süreç. Bir çağdaşlaşma projesi olarak görüyoruz. Amma ve lakin bize uygulanan çifte standardı kesinlikle kabul etmiyoruz. Ya adam gibi oturur müzakere yaparsınız, tarih verirsiniz ya da kusura bakmayın biz size mahkum değiliz deriz biz buna. Çünkü dinamizm bizde, çünkü gelecek bizde, çünkü gençlik bizde, gelecek bizde. Elbette ki AB’nin standartlarını yakalamak isteriz. Elbette ki onların hukuk düzenini bizde kabul ederiz. Onların etik değerlerine saygı gösteririz. Ama artık Türkiye’yi ikinci sınıf ülke olmaktan kendilerini alıkoysunlar. Türkiye onuru olan bir ülkedir, onurlu bir ülkedir. Türkiye ulusal kurtuluş savaşı süzgecinden geçip ulusal mücadeleyi vermiş bir ülkedir. Biz elbette ki çağdaş ülkelerle beraber olmak isteriz. Elbette ki çağdaş uygarlığı yakalamak isteriz. Elbette ki çağdaş ülkelerle beraber atbaşı gitmek isteriz. Dünyanın sayılı ülkelerinden birisi olmak isteriz. İşbölümüne elbette evet, yatırımlara elbette evet. Hukuk normlarına elbette evet. Ama Türkiye’ye yaptıkları çifte standart bizi rahatsız ediyor. Ve buradan AB yetkilerine seslenmek isterim. AB temsilcileri Türkiye’de otel lobilerinde, bürokrat odalarında ve bakanların ikramlarında bulunarak Türkiye gerçeğini öğrenemezler. Son istişare raporları bunun belirtisidir. Verdikleri raporlar arasında çelişkiler var. Buradan sormak isterim bu çelişkiler nereden kaynaklanıyor? Nasıl oluyor bu çelişkileri siz yaratabiliyorsunuz? Anayasa değişikliklerinde. Efendim bu Anayasa değişikliklerini desteklediklerini söylediler. O zaman AB yetkililerine söylüyorum. Bu değişiklikleri niye kendi ülkenizde yapmıyorsunuz? Çıkarın bakalım aynı değişiklikleri yapın kendi ülkenizde. Oraya gelince yapamıyorlar. Niye bize dayatıyorsunuz?  



Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi demokrasi getirmiş bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisi çok partili rejimi getirmiş bir partidir. Cumhuriyet Halk Partisinin ikinci Genel Başkanı seçimde kaybettiği zaman paşam yenildiniz sorusuna muhatap olduğunda evet ben yenildim ama benim yenilgim en büyük zaferimdir diyen birisidir. Bu ülkeye demokrasiyi getirdik, parti içi demokrasiyi de getireceğiz. Gençliği olmayan bir partinin geleceği yoktur. Çünkü gençlik idealizmdir. Gençlik çıkar peşinde koşmaz. Gençlik yakalar geleceği. Kadın kollarımızda öyle. Gençlik ve kadın kollarımız daha güçlü olacak. Daha demokratik bir yapı olacak. Parti içi demokrasiyle tüzüğü de değiştirerek bunu yapacağız. Yapacağız ki demokraside Türkiye’ye örnek parti içi demokraside de bütün partilere örnek olsun.  



Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında söyledim. Türkiye önemli bir noktadadır. Raydan çıkmış bir tren nereye çarpacağı belli olmadan gidiyor. Her alanda belirsizlikler oluşmaya başladı. Başbakan sadece bu belirsizlikleri seyretme noktasında kalmıştır. Bizim artık bu saatten sonra bölünme lüksümüz yoktur. Bu ülkenin aydınları, yurtseverleri, sanatçıları, sosyal demokratları, solcuları, işçisi, çiftçisi, memuru, halkı temiz toplumdan, düzgün toplumdan yana olmak zorundadır. Hukuku egemen kılacağız hayatın her tarafına. Yargı bağımsızlığını getireceğiz. Yargının içinde bulunduğu sorunları çözeceğiz. Artık bir yürüyüş başlattık. Temiz Türkiye yürüyüşü. Halktan yana yürüyüş, kul hakkı yemeyen yürüyüş. Bunu yakalayacağız ve herkesi kucaklamak zorundayız. Buna inanan bütün yurtseverleri, bütün vatanseverleri, bütün yurttaşlarımı inancı ne olursa olsun, etnik kimliği ne olursa olsun ……………. 3Y’yle mücadele edeceğiz diyorlar değil mi? Bunların 3Y’si, bunlar Y’yi yemek olarak anladılar. 3 kez yemeye başladılar. 1 değil, 2 değil, 3 değil, artık bunların kırdığı cevizler bini aştı. Talan düzeni yarattılar bunlar. Vurgun düzeni yarattılar bunlar. Bunun hesabını sormak hepimizin boynunun borcudur. Bir kişinin değil. Hep beraber çalışacağız. Tarlada çalışacağız, fabrikada çalışacağız, lokantada çalışacağız, berberde çalışacağız, kahvede çalışacağız, sokakta çalışacağız, halkı aydınlatacağız, halkı kucaklayacağız. Onun dertlerine derman olacağız.  



Değerli arkadaşlarım, unutmayın yatağa her akşam aç giren çocuğun acısı bizim acımızdır. Bunu unutmayacağız. Ürettiği malı 5 kuruşa mal edip 3 kuruşa satan çiftçinin acısı bizim acımızdır. Bunu böyle bileceğiz. Siftahsız kepenk kapatan esnafın derdi bizim derdimizdir. Bu sorunları çözmeden politika olmaz. Politika halk için yapılacaktır. Bizim için değil, cebimiz için değil, akrabalarımız için değil, yakınlarımız için değil, halk için politika yapacağız. Beraber kazanacağız, hakça bölüşeceğiz.  



Türkiye hepinizle gurur duyacak buna inanıyorum. Çünkü ben yok, biz varız. Biz yola çıkıyoruz. Tarlalarda, fabrikalarda biz varız artık. Beraber gideceğiz, beraber çaba harcayacağız. Hiçbir beklenti içine girmeden. Zonguldak’ta yerin yüzlerce metre altında, Karaelmas’ı kendisine tabut yapan işçinin derdi bizim derdimiz olacaktır. İşsiz kocası akşam eve ekmek getirmediği zaman, yemek getirmediği zaman, tenceresi kaynamayan kadının derdi bizim derdimiz olacaktır. Aybaşını getiremeyen emeklinin derdi de bizim derdimiz olacaktır. Bunları dert edindik, bu dertleri çözeceğiz. Biz başka bir şey istemiyoruz. Biz zengin olmayacağız, yakınlarımız zengin olmayacak, alın teriyle kazanılmış bir paraya her zaman saygı duyacağız. Ama birisi kazandığının hesabını veremiyorsa siyaseten ona da hesap soracağız kusura bakmasınlar.  



Bu kurultay iktidar yürüyüşü dedim ama arkadaşlar dediler ki seçime az zaman kaldı. Arkadaşlar dediler ki çağımız hız çağıdır, çağımız iletişim çağıdır. Buna iktidar yürüyüşü değil, buna iktidar koşusu diyelim dediler. İktidar koşusunu yapacağız. İktidar koşusuna hazır mısınız? Hazır mısınız? Siz hazırsanız söz veriyorum bende hazırım hep beraber gideceğiz!!!  



Ve bir sloganımız olacak. Doğuda, batıda, güneyde, kuzeyde aynı sloganla yola çıkacağız. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yürüyeceğiz!  



Hepinize en içten saygılarımı, sevgilerimi, dostluğumu gönderiyorum. Sağolun, var olun. İktidar koşusu için hep beraber gideceğiz.